Salı, Aralık 26, 2006

Keyifli mutfak günüm




insanın dostları için mutfağa girmesi, keyifle, özenle yemekler yapıp, onları servise hazırlaması, yüzlerindeki keyif ifadesini görmek için sabırsızlanması ne güzel bir duygu.. meditasyon gibi birsey....
hep sevmişizdir güzel bir masa etrafında dostlarımızla uzun sohbetleri, kim sevmez ki....italyan filmlerindeki uzun geniş masalardaki bir ağızdan konuşulan, elden ele tabakların dolaştığı sahneleri hayal ederim bazen durup dururken, bunda tüm çocukluğumun ve gençliğimin de böyle büyük aile masalarında geçmesinin rolü büyük tabi ki.. şimdi böyle bir çekirdek aile modunda yaşarken, daha da çok arıyoruz o günleri...neyse ki dostumuz çok, kalabalık aile duygusunu onlarla yaşıyoruz keyifle...

Salı, Aralık 19, 2006

2006 hayat bilançosu

ocak-06 yeni yıla anne,babam ve kızlarla birlikte serap ın evinde girdik, yeni yıldan güzel şeyler diledik..

subat-06 kara kışı yaşadık, gözünün içine baktık karın, acaba yağar da yollar kapanır mı, sıcacık evimizde oglumuzla basbasa kalırmıyız diye?

mart-06 kapıdan baktık, kazma kürek yakmadık, çevreciyiz doğalgaz kullandık

nisan-06 aynı gün.. birer saat arayla bombalar düştü şirkette.. once nazoyla haziranda ingiltereye gideceğimizi ögrendik, sevinçten gözümüz döndü, 1 saat sonra da şirketin satıldığını öğrendik, bu sefer de şaşkınlıktan gözümüz döndü... nazoyla bir ataşehir parkında bank sahnemiz var , unuturmuyum hic..;)

mayıs-06 dedikodu, şaibe,kulis, mulis..iş mi eh işte, arada bir...:)
ve bir şok daha.. nereye gidiyosun eray, hani biz aynı kaderi paylaşıyorduk, iyi ki istanbula gelmiştik, amaannn kafamız çok rahattı,oldu mu şimdi, bu yürek bi de bunu kaldırır mı, bu bize yapılır mı?

haziran-06 nazomla ver elini ingiltere, isle of man adasında 1 gece, oradan oxfordun göbeğindeki otelimize kaçış... saatlerce yürüyüp, dönüşte hastaneye yatış...:) yine haziranda yeni yönetimin geldiği sabah...

temmuz-06 tatil modumuz, oglusko erenin arkadaşları pelin ve can familyası ile antalyaya kaçış... dünyalar tatlıları patronişkolarımızın odalarını terkedişi, bizim travmatik günlerimiz...

ağustos-06 tatil dönüşü bizi bekleyen genç, dinamik patronlar, ve bütçeler,planlamalar, hesaplar, kitaplar..bozcadasız olmaz, oraya da uzayış, ruhu tazelemece...

eylül-06 çalış, çalış... erenin okula başladığı ay

ekim-06 erensiz ilk programımız, prag a kaçış.. karı koca başbaşa... elele yürürken verilen sözler, bunu arada bir yapmalı, kaçmalı hayatımızdan, sadece kendimizi alıp gitmeli...

kasım-06 keyifli sonbahar haftasonları, şirketteki yeni yüzleri bira daha kaldırabilir hale gelme...

aralık-06 nazomun ankaraya taşınışı, hemen arkasından ankara planı yapışımız, daha bitmedi bu ay, yaşıyoruz işte...


2006ya girdiğimiz gece iyi şeylerin olması için dua etmiştik, sanki dileğim yerine gelmemiş gibi, hatta benimle inatlaşmış gibi hayat, ama bunu kim bilebilir ki, belki de bunlar iyilerdir, daha kötüleri de vardır,böyle bakmalıyız, ve yine de şükretmeliyiz durumumuza....

yine de bitsin istiyorum artık bu yıl, sevmedim çok, sevemedim işte....
seni bekliyorum 2007.. gel artık

İki iyi dost


ne mutlu bana ki böyle iki dost kazandım...şimdi biri Amsterdamda,biri Ankara'da ama ömür boyu yanımdalar ben de onların yanında...
yaşarken ömür boyu hiç değişmeyeceğini sandıkların, bir anda uçup gidiyor elinden...
yaşarken normal , sıradan birgün geçirdim dediğin günlerin nasıl da özel ve bir daha yakalanması zor anlar olduğunu farkediyorsun...
anın tadını çıkarmanın, kıymetini bilmenin, elindekilerinin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha hatırlatıyor hayat...
sizi seviyorum çok

Cuma, Aralık 08, 2006

2007ye hazırlanıyoruz!




her yeni yıla yaklaştığımızda içimi bir heyecan kaplıyor... çok güzel şeyler getireceğine inanıyorum yeni yılın...bu inancımı her yıl tazelemek ruhuma çok iyi geliyor..hazırlanmaya başlıyorum yeni yılı karşılamaya... onu iyi karşılarsam onunda beni çok mutlu edeceğine inanıyorum..bu enerjim eşime bulaşmıştı ve bu sene oğlumda da aynı belirtiler görülmeye başlandı...:))
dün gece törenle ağacımızı çıkardık, çok sevdiği biricik arkadaşı Deniz de bizdeydi, keyifli keyifli ağacımızı süsledik, nole babanın gerçekte olup olmadığıyla ilgili konuşmalarını dinledim usulca, Deniz noel babanın sadece kostümden ibaret olduğunu anlatmak için çok uğraştı Eren'e ama; aradaki 2 yaş algı seviyesi anlamında ciddi bir uçurum yarattı ve Eren bütün gece noel babanın ona bütün kapıları açılan bir araba getirmesini diledi..:)şimdi de gidip gidip bakıyor, her an bize noel baba uğrayabilir ne de olsa..:)

Pazartesi, Aralık 04, 2006

BABIL

BABIL... nasıl da aslında kaderlerimizin birbirine bağlı bir ağ yumağı olduğunu vuruyor yüzümüze.. bugün burada ne yaptığının yarın başka bir evde, başka bir dünyada, başka bir ruhda ne etkileri olabileceğini hiç bilemezsin diyor aslında.. bu da o kadar küçültüyor ki koca dünyayı gözünde, sorumlu hissediyorsun daha da kendini yaptıklarından ve yapabileceklerinden, ve söyleyebileceklerinden.. ama ben zaten böyleydim, yine çemberin içindekiler seyredip çemberin içindekiler ders çıkarıyoruz kendimize, ya diğerleri?

Pazartesi, Kasım 27, 2006


önümüzdeki bayram gelmeden geçmiş bayramı paylaşayım sizlerle..
pragdaydık..hem de kocamla başbaşa.. Eren'i ilk kez bıraktık, ilk kez başbaşa program yaptık,rüya gibiydi..
prag sadece yuruyerek kesfedilmeye cok müsait birsehir, hatta ozellikle sokak aralarinda kaybolmanizi tavsiye ediyorlar..2. dunya savasindan yara almadan cikan tek sehir olmaozelliginden dolayi, tarihleri dimdik ayakta...
halki eski rejimden kalma, bir cekingenlik,suratsizlik ve sevimsizlik icinde, ama cogunluklayaslilari boyle, gencler yeni duzene daha uyumlu...servis eskiden cok daha kotuymus, simdi de birazyavas, garsonlar asla sizinle sohbete felangirmiyorlar. ..
cam isinde cok iyiler, camdan tahmin edemeyeceginizkadar guzel detay objeler yapiyorlar, cok şık dukkanlar var, girip kendinizi kaybediyorsunuz. .
sanatla cok icice bir millet... buyuk bir katedral,yuzlerce kiliseler, sapeller var, ama soylendiginegore halkin %80i ateist, ve bu kiliseleri akustigindenve bir donem mozartindan da orada yasamasindanhareketle, konserler icin kullaniyorlar. .. hergunheryerde klasik muzik ve gitar konserleri var..
praga ozel kukla gosterileri ve black light denilenisik gosterileri var... isik gosterisinin en guzeliparis caddesinin uzerinde...,cok guzel kukla dukkanlari var, gosterisini seyrettiginiz ya da hayrani oldugunuz butunkarakterlerin kuklalarini alabilirsiniz. ..galeriler cok, her kosede sulu boya prag resimleri yapanlar var, onlardan alabilirsiniz, biz 2 tane aldik, cerceveleniyor simdi..
geleneksel yemekleri gulas, osmanlinin kul asindangelme... cok agir soslu bir et yemegi, baska da tatliolarak da krepleri var, o kadar..italyanlar yeme icme isinde hakimiyetlerinikurmuslar... .
en unlu yeri charles koprusu ve saat kulesinin oldugumeydan... vltava nehrinde gece bir tekne gezisi sart,biz yaptik, koprusunun altindan gecerken deistanbuldan topladigimiz dilek paralarini attik, tabi kendimizinkini de..:)

yazamadım..:(


bazen insanın eline bir mühür gelir, bekler ki mühür çözülsün, içtekiler dökülsün, ama bi türlü çözülemezsin.. ben de öyleydim son 6 aydır...
ne oldu da oldu bu? bir kere şirketim el değiştirdi, dünyalar kadar sevdiğim 3 patronum yaşlandıkları gerekçesiyle yönetimden çekildiler, yerlerine gelen yeni yönetime alışmaya çalıştım bu son 6 aydır, neyseki şimdi taşlar oturdu yerine biraz biraz..
sonra en sevdiğim arkadaşım taşınmaya kalktı birden Ankara'ya.. buna benzer bir şoku 1 yıl önce de Zuzu'mu Amsterdam'a gönderirken yaşamıştım..kader işte..
neden tüm sevdikleriyle dipdibe yaşayamaz ki insan, hep birileri biryerlerde olmak zorunda mı, sen buradayken onlar orada, sen gidersin onlar başka yere.....neyse, yine bir klasik oyalar insanı, gönül ayrılığı olmasın yeter ki..
Erennn, tabi ya Eren de büyüdü bu arada son 6 ayda... onun o küçücük yaşam öyküsünde bu son 6 ay büyük bir yüzde tabi ki.. mesela bir yaş daha aldı, sonra evinin biricik kuzusuyken "şimdi okullu oldu, sınıfları doldurdu"..okula başladığımız ilk günün sabahı.. suratına bakamısınız, nasıl da bundan sonra yaşayacağı yaklaşık 20 yılın derin izleri var değil mi?..:))

Salı, Nisan 25, 2006

23 Nisan kutlu olsun!

insanın çocuğu olunca ,23 nisanları yeniden çocukluğundaki coşkuyla kutlamaya başladığını farkettik bu sene... uçurtmalar uçurduk, bayrak sallayıp marşlar söyledik, kutladık, doyasıya kutladık. 23 Nisan tüm çocuklarımıza kutlu olsun......

Cuma, Nisan 21, 2006



eve de bahar geldi bu arada...





sanki canlı değillermiş gibi değil mi?umarım uzun ömürlüdür bu çiçekler, çünkü ailece çok sevdik biz onları...


tam da hayal ettiğim gibiydi bahçe...vişne öyle güzel çiçek açmıştı ki, altındaki hamakda kalakaldım bir saat kadar... bir hatıra fotosu cektirmeliydi ailece, geçiverdik ağacın altına, baharın güzelliği yüzümüze vurdu,biz parladık, çiçekler parladı... pırıl pırıl bir hatıramız oldu, sakladık, gün geçer anısı kalsın diye....

Perşembe, Nisan 13, 2006

kaçıyoruz yine biz...

kaçalım olduk yine biz... lahanam eren, tombiskom, nereye kaçalım diye bakındık biraz, amasra, başdeğirmen, sapanca derken gene memleket yapalım olduk..:) benim yeni ufaklığı deneyeceğiz yolda, sabah kahvaltıda orda oluruz, belki annemlerin bahçe bile açılmıştır yeni sezona, çiçekleri de açmıştır elmanın vişnenin.. yeni çiçekler de ekmişler, gitmeli görmeli hepsini, vişne ağacının altında çay höpürdetip, koyu sohbetlere dalmalı gencecik anneyle..:) annemle aramızda 19 yaş var, ve yıllar geçtikçe bu fark gittikçe kapanıyor, zaten hep arkadaş gibiydik, ben anne olup bi de 30 u devirince sanki o durdu, ben koştum yetiştim gibi hissediyorum bazen...
cumartesi onunla bir de yemek yemek istiyorum başbaşa dışarıda, gencecik annem bir yaş daha alacak 20 nisanda.. güzel bir yemek yiyelim dışarıda, hatta lahanama da nesli bakar belki, sadece ikimiz çıkarız, şöyle bir turlarız caddede, ohhh gel keyfim gel... gitmeli, hemen gitmeli...

Pazartesi, Nisan 10, 2006

Don kişot balesi ve Show TV 15.yıl kutlamasındaydık

ve gittik nitekim...
baleyle ilgili izlenimlerim:
- kim demiş rus erkekleri yakışıklığı değil diye!
- kefir hakikaten bir mucize olsa gerek, erene daha önce de denemiştim vermeyi ama bu sefer beni kimse tutamaz, köftenin içinde de olsa yediricem..:)
- baleden çıkınca uzun süre kendimi bidon gibi hissettim, o ne zerafet.. ( 0 beden diye ben bunlara derim...:)
- sahne, kostüm , bale gerçekten çok güzeldi...

gelelim ünlüler kısmına, işte izlenimlerim:
- tuğba erbil gayet sevimli bir hamiş olmuş, erkek annesi ya pek güzelleşmiş..
- cem özer ve nurgül yeşilçay aslında birbirlerine yakışıyorlarmış..
- lerzan mutlu, bale buyunca uyukladı, kikirdedi, sonra da alkış bölümüne geçince futbolcuları ıslıklar gibi dudağını buruşturup ıslık çaldı..:)
- defne samyeliyi gören kızlar bir daha ömür boyu bisey yiyip içemezler, buna ben de dahil, hem çok zayıf, güzel ve genç gösteriyordu, hem de boyu kadar kızı vardı yanında..
- bir de manken kızlar vardı çok ilginç, kokteyllerde boy boy poz veriyorlardı, ama salona girince hiçbirini göremedim, galiba 20ser dakikalık gösterimlerde tuvalete saklanıyorlardı..:))
daha neler neler...

Cuma, Nisan 07, 2006

bir heyecan, bir heyecan...
Moskova Devlet Akademik tiyatrosunun "Don Kişot" balesini seyretmeye gidiyoruz bu akşam.. SHOW TV'nin 15.yıl kutlaması için özel gösterimine davetliyiz..Dünden beri hazırlanıyorum, davetiyede koyu takım ricasında bulunulmuş, erkeklerin işi ne kolay , hemen siyah takım elbiselerini çıkarıyorlar meydana, güzel bir traş iş bitiyor.. bizde öyle mi ya, dünden beri kombinasyonlar yapıyorum, kiminde lailaya gider gibi, kiminde kiliseye gider gibi, kiminde öğretmen, kiminde pop star gibi oluyorum, benim çizgi problemim mi var nedir? ya da ne beğeniyorsam alır cinsindenim herhalde, neyse sonunda dün gece yarısı ayakkabı ve çantası da dahil olmak üzere hazırdım, evin içinde biraz dolaştım öylece... koray yoktu zaten dün gece, eren de arkamda dolaştı durdu, arada ona da sordum, ama sorunun gidişatına göre cevap verme alışkanlığı olduğundan çocuklarda, "güzel mi annecim?" dediğimde "güzel", "olmadı mı sence?" dediğimde "olmadı" cevabını aldım..:))çok faydası dokundu anlayacağınız ( bendeki beklentiye de bakınız..:))
dün kuaför işini de hallettik erenle, ve fakat çocugumun gidişatı iyi değil hiç, akşama kadar Şendal'la akşam da Koray çok yoğun olduğundan benimle kala kala, dün kuaförde kendisine de oje sürülmesi, fön çekilmesi konusunda bayağı ısrarlıydı..:))
sözde bugün çok yormayayım dedim kendimi, sabahtan bu yana bir dakika bile oturamadım, ve şimdi de sürpriz kalıpçı çıktı geldi, 2 kalıp deneyeceğiz, herhalde akşama zombi gibi birşey olurum artık, herşeye rağmen heyecanlıyım, gecenin nasıl geçtiğini yazarım..:)

Çarşamba, Nisan 05, 2006

oooo sobelenmişim ben, şimdi benim anladığıma göre konulu sobeler var bloglar aleminde, bi de seni sobeleyenin cevap verdiği gibi dörtler soruları var, bana bu dörtler denk geldi, başlıyoruuummm....

yaptığım 4 iş:
1.takı tasarımı ve imalatı(yıl1994 yani böyle suyu çıkmamıştı işin)
2. radyo programcılığı ve sunuculuğu(yıl 1992-1995, ilk özel radyo dönemi, yine böyle suyu çıkmadığı dönemler..:)
3.mühendislik
4.müşfik eş ve süper annelik(üzerinize afiyet..:))

yaşadığım 4 yer:
1.eskişehir (eskieskies!!!)
2.cambridge (eğitim için bir süre)
3. istanbul(herşeye rağmen aşkım..:)

izlemekten keyif aldığım4 film/dizi :
1. avrupa yakası
2. bütün fatih akın filmleri
3. bazen yabancı damat
4. bi de kırık kanatlar

tatil için gittiğim 4 yer :
1. sarılahanam erenimden once her yıl fiks BODRUM
2. erdek( baba zoru, serap ın da dediği gibi)
3. çeşme (kadim dostum yavuzgülün yazlığına heryıl 1 hafta kapaklanış)
4. ve oğlum Eren'den sonra şimdilik gitmek zorunda hissettiğimiz; ama en kısa zamanda vazgeçeceğimiz bir kötü alışkanlık olarak gördüğümüz ANTALYA tatilköyleri

en sevdiğim 4 yiyecek :
1. mezeler (yanında rakı olsa hic fena olmaz..:)
2. makarnalar( havalı soslu, kremalı, aldente, yanında kaliteli şarap olsa hiç fena olmaz..:)
3. balık
4. kremalı patates( nazlı tarifi..:)
bir de bu masaların özenli hazırlanmış, ve karşımda da korayımın olmasını tercih ederim tabi..:)

hergün ziyaret ettiğim 4 blog:

1. abesle iştigal
2. devletşah
3. serapşenoğlu
4. hergün değişen 10larcası

şimdi olmak istediğim 4 yer:

1. eskişehirde annemin müthiş kahvaltılarından birinde
2. oğlum erenin yanında
3. sarıgerme iberhotel'de (3-4günden beri korayla web sayfasına takılıyoruz, bu sene de orayamı gitsek modundayız..:)
4. başka da yok

sobelediğim 4kişi:

kankalarım hala başlamadılar bloglarını yazmaya, yanlızım bu alemde, bekliyorum sobeleyecek birilerim olsun diye..:( hadi ama!!oku oku nereye kadar..:)

Pazartesi, Nisan 03, 2006

Allahım ne olacak bu İstanbul'un hali bilmiyorum!! Dün müthiş keyifli başlamıştık güne oysaki, nazlılarla kızkardesime kahvaltıya davetliydik, güneş pırıl pırıl, biz tam gezgin modundayız...eee ne de olsa Ataşehirden istanbul'un bir ucuna gidiyoruz, vatan caddesine.. kahvaltı süperdi, Deniz ve Eren durunun daha hiç oynayamadığı odasında( daha 7 aylık) tepindiler bir güzel, tabi biz kaşınmaya başladık, çıkalım hep beraber floryaya doğru akalım dedik ve 3 araba arka arkaya floryada Ataturk'ün evinin olduğu yerlere doğru yol aldık, cennet gibi bir mekan, aşağısı deniz, plaj, yukarısı güneş, bikaç saat keyfettik orada da..buraya kadar nesi kötü bu programın diyeceksiniz değil mi? başlıyorum, dönüş yoluna girdik, tabi hala rahat durmuyoruz, acaba buraya kadar gelmişken bir de olivium outlet yapsak mı, yapalım..:)diyoruz ama ulaşmak ne mümkün, adım adım sahil yolu, biz giderken bomboş olan sahil kenarında birden istanbulun bütün varoşlarından insanlar akın etmiş, mangallar, atletli amcalar, yere serilmiş örtüler, elinde leğen, badya, tüp, su yer arayanlar, neredeyse sahil yolunda voleybol oynayanlar, delirmek iş değil yani!.. "mümkün değil beşiktaşa varamayız, atlasak şuradan yüzerek mi geçsek?","infial çıkacak şimdi, bizim arabayı ters çevirecekler" , "nerede yaşasak acaba, Çeşmede mühendise ihtiyaç var mıdır acaba koray?", "yok yok, biz bizim çocuğu kesin yurtdışında okutalım, bahaneyle de biz de kaçalım buralardan" ...konu başlıklarımızdan sadece birkaçıydı, zira arabalı vapur kuyruğunda 2 saatimiz geçti neredeyse...bu arada açlık bastırdı tabiii.. hala uslu durmuyoruz, karşıya geçer geçmez, kendimizi kardak balıkçımıza atmaya söz veriyoruz, koray bir ara korkuluklardan atlayıp, hani tam karaköydeki konyalıya seğirtiyor, simit evini açık bulup içine kaşar gömülmüş simitlerden getiriyor, nazlılardan biyerlerden haşlanmış mısır buluyor, gömülüyoruz, sanırsınız ki, izmirden dönüyoruz topçulardayız...:))))neyse uzatmayayım, saat 7 biz topraklarını öptüğümüz anadolu yakasındayız, doğru balıkçımıza, caymak yok ve yemek boyunca sohbetler, bütün yazı polonezköyde geciriyoruz, deniz kenarı istersek, moda, caddebostan(pazarları değil!),maksimum tuzladayız..bekleriz efemmmmm..:)))

Perşembe, Mart 23, 2006

meslekden gelen bir merakım var, teknoloji, buluş, yenilikler çok ilgimi çekmiştir her zaman..
her yeni çıkanı alıp deneyebilmek isterim.. o icatların içinde veya herhangi bir yerinde ben de bulunabilseydim diye iç çekmişliğim de çoktur..
linkde verdiğim site işte bu yenilikleri bi araya toplamış bir site, çok keyif alıyorum ben gezinirken..
mesela dün akşam büyük televizyon kimin tartışması gene çıktı bizim evde.. Koray GS-FB maçının özetini seyretmek istedi, ben de "kırık kanatlar"ı.. sonunda yine biz Eren'le küçük televizyona kaldık.. su sağına oturursan bir kanalı, soluna oturursan diğer kanalı gösteren tv yi bekliyorum heyecanla, ses ayrıştırma üzerine çalışıyorlarmış, o da bittiğinde ilk gün almazsam bu tv yi ne olayım... bir de kamera koyup kendi halimizi çekicem tabi ki.. ben gülse birselin mimiklerinden kırılırken avrupa yakasında, koray da sacını başını yolacak belki yedikleri bir golden ötürü.. aynı odada farklı ruhlar, nasıl ama bu tvlerin reklam sloganı bile olabilir..:)
htpp://www.yenibu.com

Salı, Mart 21, 2006

komik diyaloglarla dolu bir tren yolculuğuydu. saatlerce konuşup, sus ikazlarıma aldırış etmeyen, bana ve civarımızdaki herkese sorular sorup bayıltıncaya kadar tekrar eden eren, sadece bikac kez agu gugu yapmış 1 yasındakı bir çocugun annesine dogru seslenip ama bana bakarak "neden yahatsiz ediyor bu cocuk beni, annesi onu sustuyamıyor mu!" demez mi.. tabi dedim, bütün anneler susturabiliyor(!) ya cocuklarını o anne de yapabilmeli...:)
böyle başladık seyahatimize, bol aile ziyaretli bir geziydi, erenin benim kuzenlerimi tanıma toplantıları diyebiliriz neredeyse...
yine soğuktu eskişehir, ama bu benim onu çok özlemiş olduğum gerçeğini değiştirmedi, caddelerini sokaklarını arşınladım birbir, yeni mekanlarını ise cumartesi gecesine sakladım, çok şık biryer açılmış, EFENDİ adında, hem restaurant, hem club.. dekorasyon, yemek, ambiyans cok güzeldi..
ve döndük... gezmek güzel; ama dönmek, hele evine ve sevdiklerine dönmek her zaman çok daha güzel..
http://www.fndsocial.com

Perşembe, Mart 16, 2006

yuppieee!!... yarın Eskişehir'e gidiyoruz oğlum Eren'le... bu sadece ikimizin başbaşa yapacağı ilk yolculuk, hem de tren yolculuğu...hızlı hızlı akıp giden evlere, ağaçlara bakıcaz birlikte geniş pencerelerinden trenin, uslu durursa onu restaurantına da götürücem trenin ve sohbet edicez karşılıklı.. ahh keşke Korayımız da gelebilseydi; ama şu işler yok mu şu işler... biz de çok istiyoruz bu hafta babaannemizi, annenannemizi ziyaret etmeyi, kimse bize tutamaz diyip düşücez yollara..:)
dönünce söz bu sefer hemen yazıcam izlenimlerimi.. şimdi hazırlanma vaktidir, önce işteki işler, sonra evdeki işler, sonra bavullar, sonra sabah yine işteki işler, öğle vakti eve dönüş, ereni alıp yola çıkış vaktidir.. gerisini ben de merak ediyorum..

Salı, Mart 07, 2006

yıllarca günlük tutmuş biri olarak blogger lıkta başarısızım maalesef.. ama çok halı gerekçelerim var
1. oğlum Eren en erken 11de yatıyor ve laptop ı açtığım anda üzerime çullanıp tahmin edemeyeceğiniz kıvraklıkla bilgisayarı zaptediyor.
2. diyelim uyudu , ben de hadi biraz takılayım alemde dedim, eşim Koray elinde bir DVD bitiveriyor başımda, ne de olsa sinemacı iyi de filmler seçiyor, dayanamıyorum..
3. bazen de geciyorum bilgisayarın başına, artık Erenin beni odasında hapsettiği ve en az 10 çeşit oyunda bana hep zor rolleri yıktığından mıdır nedir, oluyorum bir seme(yarı anlar yarı anlamaz saf insan tipi)ve bir cümleyi bile toparlayamıyorum
3. işyerinde yoğunum çok, bu kısmını hiç anlatmıyorum...

anlayacağınız, çok güzel blog takibi yapıyorum, lacivert, abesle istigal, portakal agaci, devletsah vs. ama iş yazmaya gelince durumum budur.. hele bir de benim gibi hem çocuk yetiştirip bi yandan da çıtır çıtır yazan, ekine de fotolar koyan anne bloggerları düşünüp çatlamıyorum desem yalan olur(lacivert gibi..:)

ne yazdım gene ben, sadece yapamadıklarımı di mi, oysa ne çok sey de yaşıyorum... onlar da başka sefere...

Salı, Şubat 21, 2006

neden her yere yetişemiyorum? hem evde oğlumun yanında, hem işimin başında... hem eskişehirde annemim yanında, hem akşamları sıcacık yuvamda..hem her akşam sinemalarda tiyatrolarda hem erenin odasında...
keşke bir yolu olsa, benden 5 tane olsa... klonlama da başarısız oldu di mi, dolly ölmüşmüydü?..:(

Cumartesi, Şubat 11, 2006

oysa ben de comments e yenilmicem, kimse yorum yazmasa da yazmaya devam edicem demistim son kez serap'a ama o günden beri hastalıktan kurtulamadık ki ailece... once oglum orta kulak enfeksiyonu gecirdi, sonra bana bulaştırdı, benimki bitti, onun atesi cıktı, evi seyyar poliklinike cevirdik, bashemsire Şendal(bakıcımız), dolaplar dolusu ilaçlarımız , ha bir de "dur ben de tuz biber olayım" diyip gunlerce yağıp sinirlerimizi altüst eden karımız....Ocak 2006yı cok sevemedik anlıyacağınız.. neyse bu aralar iyiyiz..
aslında kurban bayramı keyifli gecmisti, topkapı palace a gittik Aslılarla.. 3 gece 3 konser vardı, pek severiz kendilerini burhan öçal, hüsnü şenlendirici ve buzuki orhan osman beyler teşrif ettiler otele.. geceleri erene ve cana mehpare adında bir kat gorevlisi abla bakıverdi, biz de attık kendimizi konserlerin göbegine, ama iste hemen size bir tavsiye, kış günü tatil köyü tatili çocukluysanız yapmayın, adı üstünde bir köy kadar buyuk bu yerlerde mekandan mekana gecisler hep dısarıdan, ve cocuklar bir terleyip bir soğuya şifayı kaptılar... devamı yukarıdaki paragrafta..
bu aralar hep hayaller kuruyoruz korayla, barcelonada ev mi kiralasak yoksa karavanla yunanistan-italyamı yapsak, ya da bu yaz tuzlada bi ev kiralasak da yazlık hayatımı yasasak... su soguk kış günlerinde nasıl da icimizi ısıtıyor bu planlar, kibritci kızın kibritleri gibi her plan bizim icin..