Salı, Nisan 25, 2006

23 Nisan kutlu olsun!

insanın çocuğu olunca ,23 nisanları yeniden çocukluğundaki coşkuyla kutlamaya başladığını farkettik bu sene... uçurtmalar uçurduk, bayrak sallayıp marşlar söyledik, kutladık, doyasıya kutladık. 23 Nisan tüm çocuklarımıza kutlu olsun......

Cuma, Nisan 21, 2006



eve de bahar geldi bu arada...





sanki canlı değillermiş gibi değil mi?umarım uzun ömürlüdür bu çiçekler, çünkü ailece çok sevdik biz onları...


tam da hayal ettiğim gibiydi bahçe...vişne öyle güzel çiçek açmıştı ki, altındaki hamakda kalakaldım bir saat kadar... bir hatıra fotosu cektirmeliydi ailece, geçiverdik ağacın altına, baharın güzelliği yüzümüze vurdu,biz parladık, çiçekler parladı... pırıl pırıl bir hatıramız oldu, sakladık, gün geçer anısı kalsın diye....

Perşembe, Nisan 13, 2006

kaçıyoruz yine biz...

kaçalım olduk yine biz... lahanam eren, tombiskom, nereye kaçalım diye bakındık biraz, amasra, başdeğirmen, sapanca derken gene memleket yapalım olduk..:) benim yeni ufaklığı deneyeceğiz yolda, sabah kahvaltıda orda oluruz, belki annemlerin bahçe bile açılmıştır yeni sezona, çiçekleri de açmıştır elmanın vişnenin.. yeni çiçekler de ekmişler, gitmeli görmeli hepsini, vişne ağacının altında çay höpürdetip, koyu sohbetlere dalmalı gencecik anneyle..:) annemle aramızda 19 yaş var, ve yıllar geçtikçe bu fark gittikçe kapanıyor, zaten hep arkadaş gibiydik, ben anne olup bi de 30 u devirince sanki o durdu, ben koştum yetiştim gibi hissediyorum bazen...
cumartesi onunla bir de yemek yemek istiyorum başbaşa dışarıda, gencecik annem bir yaş daha alacak 20 nisanda.. güzel bir yemek yiyelim dışarıda, hatta lahanama da nesli bakar belki, sadece ikimiz çıkarız, şöyle bir turlarız caddede, ohhh gel keyfim gel... gitmeli, hemen gitmeli...

Pazartesi, Nisan 10, 2006

Don kişot balesi ve Show TV 15.yıl kutlamasındaydık

ve gittik nitekim...
baleyle ilgili izlenimlerim:
- kim demiş rus erkekleri yakışıklığı değil diye!
- kefir hakikaten bir mucize olsa gerek, erene daha önce de denemiştim vermeyi ama bu sefer beni kimse tutamaz, köftenin içinde de olsa yediricem..:)
- baleden çıkınca uzun süre kendimi bidon gibi hissettim, o ne zerafet.. ( 0 beden diye ben bunlara derim...:)
- sahne, kostüm , bale gerçekten çok güzeldi...

gelelim ünlüler kısmına, işte izlenimlerim:
- tuğba erbil gayet sevimli bir hamiş olmuş, erkek annesi ya pek güzelleşmiş..
- cem özer ve nurgül yeşilçay aslında birbirlerine yakışıyorlarmış..
- lerzan mutlu, bale buyunca uyukladı, kikirdedi, sonra da alkış bölümüne geçince futbolcuları ıslıklar gibi dudağını buruşturup ıslık çaldı..:)
- defne samyeliyi gören kızlar bir daha ömür boyu bisey yiyip içemezler, buna ben de dahil, hem çok zayıf, güzel ve genç gösteriyordu, hem de boyu kadar kızı vardı yanında..
- bir de manken kızlar vardı çok ilginç, kokteyllerde boy boy poz veriyorlardı, ama salona girince hiçbirini göremedim, galiba 20ser dakikalık gösterimlerde tuvalete saklanıyorlardı..:))
daha neler neler...

Cuma, Nisan 07, 2006

bir heyecan, bir heyecan...
Moskova Devlet Akademik tiyatrosunun "Don Kişot" balesini seyretmeye gidiyoruz bu akşam.. SHOW TV'nin 15.yıl kutlaması için özel gösterimine davetliyiz..Dünden beri hazırlanıyorum, davetiyede koyu takım ricasında bulunulmuş, erkeklerin işi ne kolay , hemen siyah takım elbiselerini çıkarıyorlar meydana, güzel bir traş iş bitiyor.. bizde öyle mi ya, dünden beri kombinasyonlar yapıyorum, kiminde lailaya gider gibi, kiminde kiliseye gider gibi, kiminde öğretmen, kiminde pop star gibi oluyorum, benim çizgi problemim mi var nedir? ya da ne beğeniyorsam alır cinsindenim herhalde, neyse sonunda dün gece yarısı ayakkabı ve çantası da dahil olmak üzere hazırdım, evin içinde biraz dolaştım öylece... koray yoktu zaten dün gece, eren de arkamda dolaştı durdu, arada ona da sordum, ama sorunun gidişatına göre cevap verme alışkanlığı olduğundan çocuklarda, "güzel mi annecim?" dediğimde "güzel", "olmadı mı sence?" dediğimde "olmadı" cevabını aldım..:))çok faydası dokundu anlayacağınız ( bendeki beklentiye de bakınız..:))
dün kuaför işini de hallettik erenle, ve fakat çocugumun gidişatı iyi değil hiç, akşama kadar Şendal'la akşam da Koray çok yoğun olduğundan benimle kala kala, dün kuaförde kendisine de oje sürülmesi, fön çekilmesi konusunda bayağı ısrarlıydı..:))
sözde bugün çok yormayayım dedim kendimi, sabahtan bu yana bir dakika bile oturamadım, ve şimdi de sürpriz kalıpçı çıktı geldi, 2 kalıp deneyeceğiz, herhalde akşama zombi gibi birşey olurum artık, herşeye rağmen heyecanlıyım, gecenin nasıl geçtiğini yazarım..:)

Çarşamba, Nisan 05, 2006

oooo sobelenmişim ben, şimdi benim anladığıma göre konulu sobeler var bloglar aleminde, bi de seni sobeleyenin cevap verdiği gibi dörtler soruları var, bana bu dörtler denk geldi, başlıyoruuummm....

yaptığım 4 iş:
1.takı tasarımı ve imalatı(yıl1994 yani böyle suyu çıkmamıştı işin)
2. radyo programcılığı ve sunuculuğu(yıl 1992-1995, ilk özel radyo dönemi, yine böyle suyu çıkmadığı dönemler..:)
3.mühendislik
4.müşfik eş ve süper annelik(üzerinize afiyet..:))

yaşadığım 4 yer:
1.eskişehir (eskieskies!!!)
2.cambridge (eğitim için bir süre)
3. istanbul(herşeye rağmen aşkım..:)

izlemekten keyif aldığım4 film/dizi :
1. avrupa yakası
2. bütün fatih akın filmleri
3. bazen yabancı damat
4. bi de kırık kanatlar

tatil için gittiğim 4 yer :
1. sarılahanam erenimden once her yıl fiks BODRUM
2. erdek( baba zoru, serap ın da dediği gibi)
3. çeşme (kadim dostum yavuzgülün yazlığına heryıl 1 hafta kapaklanış)
4. ve oğlum Eren'den sonra şimdilik gitmek zorunda hissettiğimiz; ama en kısa zamanda vazgeçeceğimiz bir kötü alışkanlık olarak gördüğümüz ANTALYA tatilköyleri

en sevdiğim 4 yiyecek :
1. mezeler (yanında rakı olsa hic fena olmaz..:)
2. makarnalar( havalı soslu, kremalı, aldente, yanında kaliteli şarap olsa hiç fena olmaz..:)
3. balık
4. kremalı patates( nazlı tarifi..:)
bir de bu masaların özenli hazırlanmış, ve karşımda da korayımın olmasını tercih ederim tabi..:)

hergün ziyaret ettiğim 4 blog:

1. abesle iştigal
2. devletşah
3. serapşenoğlu
4. hergün değişen 10larcası

şimdi olmak istediğim 4 yer:

1. eskişehirde annemin müthiş kahvaltılarından birinde
2. oğlum erenin yanında
3. sarıgerme iberhotel'de (3-4günden beri korayla web sayfasına takılıyoruz, bu sene de orayamı gitsek modundayız..:)
4. başka da yok

sobelediğim 4kişi:

kankalarım hala başlamadılar bloglarını yazmaya, yanlızım bu alemde, bekliyorum sobeleyecek birilerim olsun diye..:( hadi ama!!oku oku nereye kadar..:)

Pazartesi, Nisan 03, 2006

Allahım ne olacak bu İstanbul'un hali bilmiyorum!! Dün müthiş keyifli başlamıştık güne oysaki, nazlılarla kızkardesime kahvaltıya davetliydik, güneş pırıl pırıl, biz tam gezgin modundayız...eee ne de olsa Ataşehirden istanbul'un bir ucuna gidiyoruz, vatan caddesine.. kahvaltı süperdi, Deniz ve Eren durunun daha hiç oynayamadığı odasında( daha 7 aylık) tepindiler bir güzel, tabi biz kaşınmaya başladık, çıkalım hep beraber floryaya doğru akalım dedik ve 3 araba arka arkaya floryada Ataturk'ün evinin olduğu yerlere doğru yol aldık, cennet gibi bir mekan, aşağısı deniz, plaj, yukarısı güneş, bikaç saat keyfettik orada da..buraya kadar nesi kötü bu programın diyeceksiniz değil mi? başlıyorum, dönüş yoluna girdik, tabi hala rahat durmuyoruz, acaba buraya kadar gelmişken bir de olivium outlet yapsak mı, yapalım..:)diyoruz ama ulaşmak ne mümkün, adım adım sahil yolu, biz giderken bomboş olan sahil kenarında birden istanbulun bütün varoşlarından insanlar akın etmiş, mangallar, atletli amcalar, yere serilmiş örtüler, elinde leğen, badya, tüp, su yer arayanlar, neredeyse sahil yolunda voleybol oynayanlar, delirmek iş değil yani!.. "mümkün değil beşiktaşa varamayız, atlasak şuradan yüzerek mi geçsek?","infial çıkacak şimdi, bizim arabayı ters çevirecekler" , "nerede yaşasak acaba, Çeşmede mühendise ihtiyaç var mıdır acaba koray?", "yok yok, biz bizim çocuğu kesin yurtdışında okutalım, bahaneyle de biz de kaçalım buralardan" ...konu başlıklarımızdan sadece birkaçıydı, zira arabalı vapur kuyruğunda 2 saatimiz geçti neredeyse...bu arada açlık bastırdı tabiii.. hala uslu durmuyoruz, karşıya geçer geçmez, kendimizi kardak balıkçımıza atmaya söz veriyoruz, koray bir ara korkuluklardan atlayıp, hani tam karaköydeki konyalıya seğirtiyor, simit evini açık bulup içine kaşar gömülmüş simitlerden getiriyor, nazlılardan biyerlerden haşlanmış mısır buluyor, gömülüyoruz, sanırsınız ki, izmirden dönüyoruz topçulardayız...:))))neyse uzatmayayım, saat 7 biz topraklarını öptüğümüz anadolu yakasındayız, doğru balıkçımıza, caymak yok ve yemek boyunca sohbetler, bütün yazı polonezköyde geciriyoruz, deniz kenarı istersek, moda, caddebostan(pazarları değil!),maksimum tuzladayız..bekleriz efemmmmm..:)))