Pazartesi, Temmuz 30, 2007

Baba evi, anne şefkati...

baba evi... sen ne keyifli biyersin... 9 yıldan beri her sene 1 haftalığına "baba evi ultra hd tatil köyü" tatilimi bitirip geldim.. bu tatil köyünde babysitter bedava, hem sınırsız süreli, hem ultra tecrübeli (anneanne), tesisden yiyip içtikleriniz ayrı, dışarı çıkarsanız da dondurma paranızı bile cebinize koyuyorlar( dede), sabah erken kalkmak yasak, hergün bir akrabaya kahvaltıya, çaya davetlisin.. Eskişehir...canım şehrim... şehir küçük ama çookk keyifli, kafeleri, ortasından akan nehri, gece hayatı, koca bir sehir klubu havasındaki 222 doors mekanı..


bu şehirde günde on kere program yapıp, onunu da uygulayabiliyorsun.. biz İstanbul'da aynı güne 2 işi koyduk mu, biri kesin patlar bilirsiniz..:)


terasda uyku güzeldir, anne elinden gözleme güzeldir, mangal başı muhabbeti, mangal ateşinde türk kahvesi güzeldir.. eski dostlar, tanıdık yüzler görmek güzeldir...



baba evi, anne bakımı, yeniden evin genç kızı olmak güzeldir....darısı seneye..:)

Cuma, Temmuz 20, 2007

yeşil yunuslar, dondurmalı filmler

-eren nasılsın oğlum, herşey yolunda mı?
-anne, burda yunuslar var,yeşil yeşil,ıyyykkkk
-... yeşil yunus mu?
-evet , di mi babaanne, yeşil yunuslar
-yosun eren onlar, yosun(babaannenin uzakdan gelen sesi)

-anne biz simdi sinemaya gidiyoruz
-nereye erencim?
-bahçede seyretcekmişiz,di mi babanne
-bahçede mi?
-evet,hem de dondurmalı film
-dondurmam gaymak filmini seyredeceğiz mehtap açıkhava sinemasında(babaannenin uzaktan gelen sesi)

iyi geliyordu dün sesi, bugün de yola çıktılar Eskişehir'e gidiyorlar..

ben mi, ben de iyi hissediyorum kendimi.. özlüyorum çok, ama zaten sayılı gün olduğu için de tadını çıkarıyorum çocuksuzluğun... gerçekten bir ihtiyaçmış bu, şimdi farkediyorum.. bütün yılın yorgunluğunu çıkarıyor, yeni dönem için enerji topluyorum...

Perşembe, Temmuz 19, 2007

ilk gün

Eren'e yatmadan hemen önce, sözde o rahat etsin diye, bana bişeyler anlatmak istediğinde babaannene söyle hemen arasın beni, ne zaman istersen eren , tamam mı? diye vurgulayarak tembihledim ve dün gündüz 12 civarında aradım, Eren'i telefona istedim

-Eren'cim merhaba

- anne biz daha yeni geldik tatil yerine(gemlikde askeri kampa uğradılar)

-napıyosun bakalım?

-anne, daha hiçbişey yapmadık, benim sana anlatacak hicbişeyim yok kiii

-..........

-görüşürüz annneeeeeeee


dün ilk gün, önce hemen kendime bi bakım olayına girdim, saçlar, tırnaklar, pek bi şıkırdayıp çıktım kuaförden, bu arada kuaförümde bir İran'lı genç kız işe başlamış, Allah'ım o ne güzellik, saçları siyah pırıl pırıl, gözler iri , kaşlar kalem gibi, hep söylerlerdi görürdüm fotolardan da ama ilk kez bir İran'lı ile tanıştım, güzeller gerçekten demekki, kaçmış gelmiş buraya, sertifikalı,işi olmadığında laptopının başında, işinin ehli,kibar, senin benim gibi modern yaşamak isteyen kendini yetiştirmiş bir bayan.. onu düşündüm hep, ülkesi neden karartmak istiyor bu hayatları, bu kadınları evlere, kara çarşaflara gömmek istiyor.. hayatları karartılmak istenenlerden kurtulabilen şanslı(umarım)azınlıkdan biri işte... sahip olduklarımıza şükrettim bi kere daha ve korumak için onu elimden geleni yapmam gerektiğine...



neyse, Ayselcimle buluştuk akşam, gomongo ya gittik Bağdat caddesine, bu İstanbul gerçekten dünyanın en güzel şehri, haftaiçi bir akşam sahile manzaralı, açık havada bir restaurant nasıl dolu dolu, insanlar nasıl enerjik, bara kurulduk, yemeklerimizi de barda aldık, çok da kaliteli müzik yapılıyor, vurduk dibine sohbetin...zamanın nasıl geçtiğini anlamadım hiç, belli bir saatte Eren'i bi yerlerden alma derdi olmadan, saate hiç bakmadan geçti zaman.. Koray da bize katıldı, oradan da robert's coffee ye geçtik..bunlar hep suadiye princess'in civarında mekanlar, oralara da çok ayrı bir ambians geldi son birkaç yıldır, ama işte Ataşehir-Gebze hattında yaşayan biz garibanlar kırk yılın başı nasipleniyoruz bu güzelliklerden..:)

ve bir gerçeği atlamışım bu kadar heyecan yapınca, sabah işe geleceğimi..:)

çok yorgunuuuummm, ve bugün benim rötarlı gündem toplantısı günüm....sanırım bu akşamı daha sakin geçireceğim..


Çarşamba, Temmuz 18, 2007

sarı kuzum gitti


evet, ilk kez ben İstanbul'da kaldım ve o bavulunu hazırlayıp gitti....
Bunu 4 yaş doldurduğunda yapalım diyorduk; ama hemen de olacağını düşünememiştik, spontan oldu, doğumgünü partisine gelen babaanne ve dedesiyle Eren gider, seçimden hemen sonra da ben gider 1 hafta şöyle memleket keyfi yaparım dedim ve hazırladım bavulu gönderdim Eren'i..
şimdi bir yanım, akşama evde sonuna kadar müziği aç, bilgisayarını aç, kendine güzel bi içki hazırla, sağı solu ara, ilk hadi buluşalım diyenle kendini sokağa at, gez geri dön, sonra bu olmadı diyip kocanı tak koluna, plansızca vur kendini İstanbul sokaklarına, eve gel, evde uyuyan bir çocuk var sessiz olalım paniği olmadan aç müziğini, evde özgürce dolaş, gece birileri gelsin, çorba içmeye çık, ya da Bostancı'da kokoreç yemeye git diyoooooorrrrr,
bir yanım da böğüre böğüre ağlamak, açıp telefonu çabuk geri getirin oğlumu, ben akşam onun bana doğru koşmasına alışkınım, salon kapısından bana kaş göz yapıp odasına çağırışındaki seksiliğine(!.:) alışkınım, dönsün geri çabuuukkkk diye bağırmak istiyor.
şu son 4-5 gün içinde kendimi dağıtırsam, biliniz ki evlat hasretindendir efemmmm.....:)

Pazartesi, Temmuz 16, 2007

parti sonrası final..:)

4 yıldan beri Eren'i büyütmenin, ona bildiklerimizi öğretmenin mutluluğunu önce onun partisinde, sonrada onsuz bizim kızlarla Litera'da kutladık..:)
son haftalarda yıpranmıştık, önce Eren'in kazası, iyileşme süreci, doğumgünü hazırlıkları, bunun için şehir dışından gelen aileleri ağırlama derken, son noktayı Beyoğlu'nda koyduk..
kuzularım benim...

hep birlikte kutladık..

hem yeni yaşımıza girmek güzel, hem bunu tüm dostlarımızla birlikte kutlamak..
ana oğul her gelen hediyeyi keyifle açıyoruz, onların bizim için zevkle seçildiğini bilmek hoşumuza gidiyor.

tüm kadro bir aradayız, bunun gibi o kadar cok karemiz oldu ki, ama her seferinde büyük bir heyecanla bakıyoruz kameraya,biz bunu seviyoruz..

bunlar da benim diğer yarı kardeşlerim işte.. birlikte büyütüyoruz çocukları, sanırım bu karedeki bir çok anne benim gibi tek çocukda kalacaklardan..kardeş duygusunu tam 40 günlükden başlayarak aşılamaya başladık onlarla birlikte, biliyoruz başımıza gelecekleri, şimdi kardeş kardeş büyüyorlar işte, kader arkadaşlarım benim... (biri daha vardı, o şimdi Ankara'da..:)bunlar da diğer kader arkadaşlarım..gün grubumuz..:) grubun son özgürünü de anne yapmayı bekliyoruz şimdi..:) diğerleri iflah olmaz dört dörtlük anneler..

işte böylece geçti partimiz...

şimdi 1 yıl daha almak için hayattan, harıl harıl yaşamaya başladık, durmak yok Eren Bey, öğrenmeye, eğlenmeye, beslenmeye, büyümeye devam....


Liliput

LİLİPUT!.. Canım arkadaşım Müge'nin yeni açtığı çocuk oyun evi burası...kapıda bizi bu yazı karşıladı..
Bebek'de bebek parkının hemen karşısında Liliput, çok cici döşenmiş, çok kalifiye gözetmenlerin çalıştığı, evimiz gibi rahat, evimiz kadar güvenli biryer..
Müge'yi mutfakda yakaladım, bir koşuşturmaca içindeydi, servisle de mekanla da bizzat kendisi ilgileniyor, çocuklarımıza mis gibi kurabiyeler yapıyorlardı ben baskın yaptığımda..Nara'nın tamamen ev yapımı doğumgünü pastası ise en ince detayına kadar düşünülmüş(araba gibi..;) ve dolapda yerini almıştı bile..
biz çok keyif aldık Liliputtan, Mügenin servisinden, mekanının sıcaklığından.. arka bahçesi için yaptığımız hain planlarından..;)

Yolunuz Bebek'e düşerse uğrayın derim, ya da verin ufaklığınızı Müge ve Nilüfer'e, bırakın kendinizi Bebek alemine.. Onlar sizin adınıza, sizin kadar özenle bakacaktır çocuklarınıza, eminim...




Pazar, Temmuz 08, 2007

içim acıdı..


herşey bir anda oldu.. masamızın etrafında kelebek gibi uçuşan ama kelebeklerden korkan oğlumun başına gelen kaza içimi acıttı çok... monteverdedeydik..elinden tutup beraber oynayalım diyen bir kız arkadaşı, birkaç dakika sonra hızla koşarken Eren de ağlaya ağlaya onu kovalıyordu.O an önce sadece birbirlerini kovaladıklarını sandım, irkildim ama asıl Eren'i ağlayarak koşarken görünce anladım bişeye çok bozulduğunu, meğer kız çocuğu Eren'e "seni güvenliğe şikayet edeceğim, ayakkabılarınla beyaz sandalyeyi kirlettin" demiş ve koşmaya başlamış, Eren de tam da benim de nefret ettiğim birşey olan şikayet edilme paniği ile canhıraş koşup onu yakalamaya çalışıyor, bi yandan da ağlıyordu.. çok hırslanmıştı ve bir anda olan oldu, birkaç saniye içinde gözümün önünde kafasını bir tahta bankın köşesine çarptı, kalktı ve bana doğru yüzünden kanlar fışkırarak koşmaya başladı,ben de ona...20-30metreden vurmanın sesini duymuştum, ana asıl korkuyu yarayı görünce yaşadım. Allahdan yanımızda 2 doktorumuz vardı, kardeşim ve eşi ilk müdahaleyi yaptılar, ve doğruca hastaneye gittik.. şimdi Erenin 5 dikişi var, plastik cerrah çağırdık iz kalmasın diye, ama bilemiyorum tabi zaman içinde nasıl iyileşir...içim çok acıdı... Anne olmak çok zor, bu veya daha büyüğü, daha da büyüğünü yaşamayacağımızı kim garanti edebilir, bu kadar güçlü olma gücünü nerden buluyoruz, hep bulabilecekmiyiz?
bir yandan da Erenin ilk anda ben panikle ağlarken bana destek olmaya çalışmasını düşünüyorum, kanlar içinde "anne korkma, geçti bak,ağlama" diyişini.. hatta benden daha metanetli davranışı şimdi hafifden utandırıyor bile beni.. doktorla yanlız kalmak istemesi, ne söylenirse dinleyip ikna olup yapması bir yandan yavrularımız annesi iken, bir yandan onların yavrusuymuş gibi hisetmemi sağladı.. bütün gece birlikte yattık, uyanıp uyanıp daha büyük kötülüklerden çocuklarımızı korumasını istedim Allah'dan..

Çarşamba, Temmuz 04, 2007

şimdi 4 yaşında..


dün sabahdan itibaren herkes onu aradı bu sefer.. büyümüştü, artık tebriklerini kendisi kabul edebiliyordu, bana gerek kalmamaya başladığının ilk işaretini almıştım...

neyseki çok büyüdüğünü ve çabuk büyüdüğünü düşündüğüm oğlum, öğleden sonra "anne partime ne zaman gelmeye başlıyorlar?" sorusuna benim "partin bu akşam değil" dediğimde , "ee niye arıyorlar beni doğumgünüm değilse" demesiyle bebek kadar sevimlileşti gözümde, eve hemen dönüp onu defalarca öpesim geldi, ve nitekim öptüm de...

ben bu 4 yıllık beraberlikden hiçbir şey anlamadım, o kadar hızlı geçti ki, yoksa dünyamı hızlı dönmeye başladı, küresel ısınmanın yan etkisi midir nedir??..:)bir bakıyorum 3dü, şimdi 4 yaşında...

erencim, bu satırlar sana, yıllar sonra annenin bu günlüğünü okuyacaksın ya,

seninle hayat çok daha güzel bir anlam kazandı, bildiklerimizi tekrar ettik ediyoruz, hayatı seninle yeniden keşfediyoruz,sana bizi kırmayıp dünyamıza,evimize geldiğin için çok teşekkür ediyorum oğlum, umarım o pırıl pırıl yüzün hep güler, bir anne baba olarak başka ne isteyebiliriz ki zaten...

Salı, Temmuz 03, 2007

bir yıl seni bekledik.. çabuk geçtin..olmadı şimdi



tatil.... önce buradaydık can dostlarla...sonra buradaydık, diğer dostlarla....bavullar çıkıp da hazırlanalım der demez Eren'in koşa koşa alıp getirdiği ve ben hazırım gidebiliriz hemen dediği tatilimiz, hangi ara gittik de bitti anlamadım...



her tatil gibi burada yatıldı,uzanıldı, içkiler yudumlanıp öylece bakıldı etrafa...









bazen evin önündeki çime uzanıldı,

begonvillerin rengine dalındı, keşke hayat hep bu karedeki gibi olsa dendi..




ve rakılar yudumlandı, kabakçiçeği dolması eşliğinde..sirtakiler yapıldı, bardaklar kırıldı, gecesine bırakıldı bodrumun ruhlar.. çok iyi geldi...





yenisi ne zaman.. sayıyorum 364..363..362..