Cuma, Mart 27, 2009

şaka mı bu ya... siteme bir widget ekledim... biyo'dan gördüm... ve şimdi yazdıklarımı tüm dünya dillerine çevirebiliyorum... bazı kelimelerin o dildeki karşılığını bulamıyor, hele bazı cümleleri çok yanlış ve komik çeviriyor, anlayamıyor garibim,ama bu da işin esprili yanı... okuması komik oluyor.. ama gerçekten müthiş bi hizmet.. yapandan allah razı olsun..:)))

Perşembe, Mart 26, 2009

yeni Ergenekon iddianamesinde Uğur Dündar'ın eşinin de adı geçmiş.. hem de nasıl abuk bir cümle içinde "Uğur Dündar'ın eşinin sık sık Brezilya'ya gitmesi..." diye devam eden bir cümle...
Uğur Dündar resmen delirmiş, isyan ediyor... sapla saman karıştıkca karışıyor..


boş meydana seslenen bağımsız aday haberi..

pes valla.. nasıl bir özgüven, nasıl bir herşeye rağmen hırsı... beni öldürsen böyle bir durumda iki lafı üstüste koyamam.. çokdan eve gidip, başımı bir yastığın altına sokup ağlamaya başlamıştım...:))

Çarşamba, Mart 25, 2009

slumdog milyoneri seyrettiğimden bu yana, "jai ho" adında bir şarkısı takıldı kaldı kulağıma..biyerlerde de çalar bu yaz muhakkak bu parça.. müzikleri de güzeldi bu filmin...

bu müzikleri nereden mi dinliyorum?

fizy adında bir siteden..

müzik indirmek yok bu sitede, gayet de legal bir site, dinlemek istediğiniz şarkıların veya sanatçıların isimlerini yazıyorsunuz, o an , indirmeden dinleyebiliyorsunuz..

müessesemizin ikramı olsun..:)))

seçim konuşmalarındaki elitist hava..:P

bitse de kurtulsak... seçimden bahsediyorum.. farkındamısınız bilmiyorum, bu seneki parti liderlerinin konuşmalarında avamlık diz boyu....bayağılık dizlerden akıyor... kim seviyeyi bu kadar aşağıya çekiyor, bilmiyorum;), ama gerçekden dinlenecek bir cümle bile bulamıyorum...
eşekler, namussuzlar, şerefsizler havada uçuşuyor...
her başlayan cümlenin sonu höykürerek, son sesli harf korkunç çirkin bir şekilde uzatılarak veya sondaki fiil tekrarlanarak bitiriliyor....
en son Bahçeliyi " tamam ben uçak özürlüyüm, ama O da ata binme özürlü" derken duydum.. Vallahi de billahi de ben el kadar oğluma benzer bir cümle söyletmiyorum....
sen ben olmaz diyorum..
insanların korkularıyla veya
başına gelen kötü bir olayla dalga geçilmez diyorum..
bu konuşmaları dinlese bana ne der? bir de lider di mi bunlar...
bunların ağzına biber sürecek birileri yok mu?
halk da memnun sanırım bu avamlıkdan...
halka inmiş lider havası yaratıyım derken mi bu hale gelindi... halk bu kadar aşağılarda mı?
yazıklar olsun..
bugün hava çok güzel...biraz çalışıp, biraz pencereden bakıyorum.... içimdeki o tomurcuk var ya, açtı açıyor... :)

bu arada üstümde yeni aldığım bir tunik var, yeni bişey giymek insana kendini çok iyi hissettiriyor..:)

ve asıl bomba haber,

Buena Vista Türkiye'ye geliyor... konser 10 Nisan'da..... bizim biletler hazır... offf, küba müziği ne güzel bir bahar başlangıcı olacak.... mutluyum..:)))

Perşembe, Mart 19, 2009

gezelim, görelim..:)

bu uzun,hiç bitmeyecek gibi duran kış havasından bana fenalık geldi.. her sabah kalktığımda içimdeki bir tomurcuk hissediyorum,sanki bir anda pırtlayıverecek, azıcık güneş görse, ahhh azıcık...ama perdeyi açar açmaz içim katılıyor neredeyse...

kendime sarmaya başladım, bir an önce güneş yüzünü gösterse iyi olacak..:)
dün öğle saatinde çektim bu kareleri...ben günün ortalama 10 saatini nerede geçiriyorum? bunu sordum kendime...her 10saatin sonunda eve dönüp bir sonraki gün yeniden geldiğimde o küçücük, minicik hayatımdan bir gün daha gitmiş oluyor..
ne garip.. insan yarın öleceğini bilse son 10 saatini burada geçirir mi hiç? dünyada bu kadar gidilecek yer, görülecek şey varken...( ssbb seni hasetle anıyorum..:))
hiç ölmeyekmiş gibi hep aynı şeyleri yaşayıp duruyoruz.. bir gün başka bişeyler yapabilme umuduyla...
umut...
sihirli kelime bu değil mi? hepimizi ayakta tutan..
neyse..
hadi biraz odamı tanıtıyım size...bbg kıvamında bir post olsun bu da..:) ben başka bloglarda böyle detaylar görünce çok hoşlanıyorum, sanki daha bi iyi tanımış oluyorum bloggerı.. siz de beni tanıyın biraz daha...zararı olmaz..:)
burası benim günümün çoğunun geçtiği bilgisayarımın önü... her zamanki gibi sıcak bişeyler içerken...gördüğünüz poşet çayı özellikle koydum oraya..:) yurtdışından aldık, işimiz çay olunca nerde ne var önce bizdedir...ne kadar şık bir sunum di mi? muhakkak birara türkiyeye de gelir..
bunlar boy boy el kremlerim, asetonum,vitamilerim falan filan.. erenin kenarından su fışkıran şaka gözlüklü fotosu.. en canımın sıkkın olduğu anlarda bile beni güldürüyor sıpa!..:)
çok çalışıyorum çok! bak bu kurgu değil, masamın günlük bir hali.. herhalde günde 2 kez toparlanıyor, bi asistanım var( çok havalı di mi bu laf), ama gerçekten var..:) o topluyor arada sağolsun.. odayı da öyle.. birazdan detay göreceksiniz, onu da 2 günde bir topluyoruz, ama bütün üretim ve ürün geliştirmenin yürütüldüğü oda olunca hemen eski haline geri dönüyor...:)bu da buzdolabımın üzerinde kahve makinalarım... nasıl güzeller di mi? ne demiştik ? işimiz çay, kahve bizim... hepinizi beklerim.. ellerimle her tür kahveyi 1 dakikada servis ediyorum gelenlere..:)
oo buzdolabı da var dediğinizi duyar gibiyim... içinde hiçbişey yok şekerlerim.. light peynir, etiform, madensuyu, elma....aaa onu da çekecektim , ama bak unutmuşum..:)çin bizim baş belamız.. kimin değil ki!.. bu da odamın bir duvarını boydan boya süsleyen Shenzhen fotoğrafı.. çin üreticilerin fiyat baskısını alenen odamda yaşıyorum, genel müdürüm astırdı, mobbing var , vallahi de bilahi de..:)bu da odamın manzarası... buna bayılıyorum..bunlar tamir edilmeyi bekleyen magnetler.. pazartesi akşamı antrede maç yapan oğlum ve büyük oğlan(!) buzdolabına denk getirdikleri top sayesinde bu magnetleri dağıttılar.. canları sağolsun, ne diyim, bi an önce güneş açsın, toplar dışarı kaçsın..:)ta tam!! şaka gibi di mi? burası dolabın içine gizli lavabom...süper bir olay.. ben bunu seviyorum!..:)ahhh Canım.. Canımın en sevdiğim karelerinden biri.. tabiki de çerçeveletip masamın arkasına bunu astım...daha ciddi bir fotoğrafını asmamı bekleyenler, çok beklerler..:) Bu da benim canım sıkkınken bakıp mutlu olduğum bir resim...

bu da tam görünüm.. toplantı masasının üzerindeki dergiler okunup kütüphaneye kaldırılacak.. toplantıları şimdilik yere bağdaş kurarak yapıyoruz..:)




eee hadi, dağılın artık.. bitti..

Salı, Mart 17, 2009

adaylara sesleniyorum..

seçime az kaldı..midemi bulandıran bayrak kirliliği, megafon çığırtıları arasında sakin, dingin düşünüp adaylarımızdan beklentilerimizi sıralayım efeniiimmmm...belki bi okuyan çıkar, ne biliyim kimisini kömürle, buzdolabıyla; kimisini de böyle özel istekleriyle kafalamayı yeğlerler... onların ki can da bizimki patlıcan mı?..:) bizi de ikna etsinler...

1. Ataşehire acilen kültür merkezi istiyorum... içinde çocukları koyabileceğim şöyle eli ayağı düzgün bir oyun klübü olsun, saati 5 lira olsun istiyorum....

2. Ayrı bir ilçe olduğumuza göre belediye havuzu istiyorum, orası başka burası başka diye ataşehire fiyatlar ittirilmesin, biz de vatandaş olduğumuz hissedip aylığı 50-100liradan yüzelim istiyorum...

3. tam evimin kapısının önünden metroya binmek istiyorum, bir arabam olduğunu bile unutmak istiyorum..

4. o olmazsa taksimden, caddeden gece bizi toplayıp getirecek shuttle servisi istiyorum..

5. hatta arada bir de çorbacı da durulsun, çorbalar belediyeden olsun istiyorum..

6. ataşehirin hakkı olan yeşil alanın üzerine gökdelen dikilmesinin engellenmesini istiyorum..

7. cumartesi pazar sabahları sahildeki gibi fitness hocalarımız olsun, parklarda hoppala güppele aerobik yapalım, trendy clublara verdiğimiz milyonlar da cebimize kalsın istiyorum..

8. tuzla sahildeki gibi bütün yaz konserler verilsin, oradaki gibi bedava olsun , ama mahalli sanatcılar yerine amy winehouse, bueno vista ,şebnem ferah gelsin istiyorum..

9. bu bedava konserleri dinlerken, mısır da olsun ama kupda, dondurma da olsun ama hagen dazsdan, hem de belediyenin bi sonraki seçim için yatırımı olsun, bedava olsun istiyorum...

10. kamyon kamyon cd, dvd, kitap dağıtılsın... dağıtım sırasında bizim boy boy resimlerimiz çekilsin, izdiham oldu, halk birbirini ezdi kitap için desinler, rezil olayım istiyorum...

Cuma, Mart 13, 2009

ne krizi, kriz mi var!

kriz var diyen beri gelsin!! kriz bizim gibi işci kesimine var ! anladım ben onu!..:)
oğluş doğduğundan bu yana erken rezervasyonla tatil alıyoruz.. hem çok daha uygun oluyor fiyatlar, hem de erkenden güzel bir yerler ayarlayıp o motivasyonla 2-3 ay geçiriyoruz...
bu sene bende bir rehavet!.. nasıl olsa kriz var, fiyatlar ucuzdur, zaten kim alacak erkenden tatil, herkes can derdinde, mal derdinde... derken.. geçen pazar hadi artık alalım şu tatili diyip gittik tur şirketine.. oooooooo... bizim düşündüğümüz tarihde ,ki haziranın son haftasıdır, süper bir zamandır vs. , istediğimiz ilk 5 tesisin 5inde de yer kalmamış...üstelik fiyatların da erken rezervasyonla hiç ilgisi yok.. 2 kişi 400lira günlük felan... bunun temmuz , ağustos fiyatlarını söylemeyeyim hiç...

tur şirketinin sandalyesinin tepesinde düşüne ede, bir yer bulduk kafamıza göre... öncesinde de üniversiteden bir arkadaşımızın küçük otelinde 2-3 gece geçireceğiz. aslına bakarsanız beni burası daha çok heyecanlandırıyor, tatilin hepsini de burada geçirebilirim ama eren paşa için hala en iyisi tatil köyü maalesef...

neyse,

nihayet güzel bir planımız oldu!.. havalar hala çok kötü! kriz hala çok derin! canlar hala çok sıkkın! ama bizim cebimizde bir voutcher var!.. bize bu yaz tatilinin hayali yeter artık...

Perşembe, Mart 12, 2009

ölüm kuyuları...

böyle dehşet bir başlıkla anlatılan haberlerin önünde donup kalıyorum..

"cumartesi anneleri" kavramını ilk duyduğumda sanırım daha çocuktum, istanbula hiç gelmemiştim, haberlerde galatasaray lisesinin önünde toplaşan anneleri görür, kayıp otobüsünün camlarına yapıştırılmış insan yüzlerine bakardım alık alık...

insanlar nereye kaybolabilirdi ki? kaybolmak... o kadar kolaymıydı?.. bu insanların aradıkları, sevdikleri insanlar neredeydi?...

aynı çocukluğumda annemin " bu siyasetcilerin hepsi yalancı!"dediği bir gün "anne, niye yalan söylesinler? gayet güzel anlatıyorlar, yalan söylediklerini nasıl anlıyorsun?" demem gibi... insanların kendi çıkarları için, rant için, ego için, hırslarını tatmin etmek için yalan söyleyebilecekleri kavramıyla henüz tanışmadığım yıllardı.....

aynı dönemlerdi işte... kendi fikirlerine uymuyor diye, başka bişeyler istiyorlar diye, kimlikleri başka diye, dilleri başka diye birilerinin öldürülebileceğine , kaybedilebileceğine inanamadığım yıllardı...

şimdi petrol kuyusu kazar gibi kurulmuş istasyonlarda asit kuyularında yakılmış, sonra da kaybedilmiş insanları izlerken ekranda, benim gibi ekranlarında türkiyedeki bu görüntüleri izleyen dünya insanlarının ne düşündüğünü düşünüyorum...

yüzleşmediğimiz geçmişimizle bu kareleri üstüste koyduklarında,
birilerini kaybetmekle, birilerini katletmek arasında çok da fark olmadığını düşünmeyecekler mi?

Salı, Mart 10, 2009

Kanaltürkde "krizdeyiz" adında bir program var.. Gazeteci Rahşan Gülşan sunuyor.. denk geldiniz mi yahu hiç bu programa?.. tam anlamıyla "saç saç!har vur paraları paraları çar çur" durumlarını görebilirsiniz bu programda...:))
meğer millet ne abuk subuk para harcıyormuş, aynı ayakkabının modelini beğendim diye 4 çift farklı renklerinde olanı alanları mı ararsın, 3 kişilik ailede 4 i-pod, 5 fotoğraf makinası mı?

aylık ortalama 600-700lira kozmetik masrafı olan kadınların kocaları da sürekli dışarıda sakal traşı olduklarından 600-700 de onlar çakmışlar bütçeye..toplam gelirler 5-6binleri geçmiyor bu arada.. kıçda delik na bu kadar!!..:)

dün bir aile vardı, 2 çocuk var, 6500lira mutfak masrafları çıktı... nofrostlarından ben diyim 2 , siz diyin 3 koyun kadar et..:))))

kadının en büyük merakı parfümmüş efendim, ayda 2 tane muhakkak alırmış, ama tabi hesaplı kadıncağız hep dutyfree den.:)))

denk gelirseniz seyredin, bunları da kim alıyor dediğiniz herşey birilerinin dolabından, odasından, portmantosundan çıkıyor...

şu nemenem bişey olduğunu anlayamadığım, tipsiz, abuk UGG ler, seçim kamyonu dağıtmış gibi her evde var..:))

bunları seyredince valla bi aferin dedim kendime, ben de severim alışverişi, herkes sever, ama akıl izanla yapılanı başka, böylesi bi başka cannnııımmmm...

Pazartesi, Mart 02, 2009

haftasonu eklerinden birinde "birgün bir kriz çıktı geldi ve sihirli değneğiyle herşeyini değiştirdi" başlıklı bir yazı vardı.
hayatı krizlerde altüst olan profesyonellerin yeni bir yol çizme süreçleri anlatılıyordu,
okumanızı isterdim..
insan bir yerde 10 yıldan fazla çalışmaya başladığında kemiğinin , iliğinin oraya kaynadığını hissediyor,
korkaklaşıyor, miskinleşiyor... bu dışarıdan görünen bişey değil tabi ki, hatta aktif dinamik heyecanlı görünüyorsunuz dışarıya.. ama içiniz gittikçe daha da bir geçiyor..
bir yanınız hep yeni bir başlangıcın hayalini kuruyor, cesurluğunu ispat etmek istiyor, yeniden , sıfırdan , başka bir konuda hem de, bir kez daha çabalayabileceğini ve bir yere gelebileceğini kendine göstermek istiyor...ama fikir aşamasından bir adım öteye geçtiğinizde bacaklarınızı titrettiğinizi, üstünüze sıkıntılar geldiğini hissediyorunuz...
birgün bir şekilde rutinizle yollarınız ayrılırsa diye de ödünüz kopuyor aslında...
ama bu dünyada hiçbir şeye yapışıp kalmamak gerektiğini bilmeli ve hep hatırlamalı insan...
yeniden başlayabilmeli..
bulunduğu yerde ne kadar rahat, ne kadar mutlu olursa olsun, herşeyin bir sonu olmalı...
ve bu sona gelindiğinde bu belki 3yıl, belki 5 yıl, belki 10 yıl sonra bile olsa,
yeniden bir yerden başlayabilmeli..
ya da isterse başlamamalı...
para için bir yaşa kadar çalışmalı, sonra zevki için istiyorsa çalışmalı..
kaliteli yaşamın çok parayla ilgisi olmadığını bilmeli insan..
şimdiden bilmeli hem de..
basit bir hayatın da çok kaliteli olabileceğini,
basit hayatı tercih ederek, istemediği bir çok şeyi de yapmama özgürlüğünü kazanacağını bilmeli..