Cuma, Mart 30, 2007

gidiyoruz

bavulu açtık, herkes birşeyler atıyor içine, terlik,mayo, kazak,pantolon, yağmurluk,koşa koşa gelen Eren ve elindeki kürek,kova,kollukları... vaktimiz sınırlı, yani yarım saatte bavulumuzu hazırlayıp, balkonda çay içerken kısacık, 2 günlük tatilimizi planlamak istiyoruz çaylarımızı höpürdeterek... bu tatillerin en sevdiğim yanı, hazırlanması ve hayalini kurmak her bir saatinin.. nereden gidelim, nerde kahvaltı yapalım, okumak için ne alalım... bu hayallerin arasına Eren'in gelip gidip kum da var di mi anne, ben havuzda senden hızlı yüzerim di mi anne, heyecanları karışıyor... 4 aydan beri çok yoğun çalışıyoruz ve bu tatil modu, bu haller bana çok iyi geldi, şimdiden kendimi daha iyi issediyorum, hadi ben yatmaya gidiyorum şimdi, hayal kura kura uyumak istiyorum hemen... haaa nereye mi gidiyoruz? hemen şuracığa, Kerpe'ye...

Çarşamba, Mart 28, 2007

Sobelenmişim!

biraz geç oldu farkındayım, ama sobelenmişim...konu da bir garip, hakkımda bilinmeyen bikaç gizli şey!
hadiii, nerden başlayayım şimdi, çok da bilinmeyenim yok ki, korayla henüz resmi nikah kıymadık, bir kızımız olup, büyüyüp, nedimem olunca düşünüyoruz, bu kadar sıradan gizli şeyler iştee.... dermişim..:))))

evet başlayalım..
* mesleğimi çok sevmeme rağmen , bazen birden bana sanki başka birşey yapmalıymışım da , beceremediğim için bu işi yapıyormuşum gibi bir his geliyor, o ruh halinden hiç hoşlanmıyorum, o haldeyken işle ilgili biraz üstüme gelindiğindeyse gelene yazık oluyor, ne olduğunu anlamıyor garibim..:)
* ölümden çok ama çok korkuyorum, kendi ölümümden değil, sevdiklerimin ölümünden...kötü haber alma fobim var, gece belirli saatten sonra gelen telefonlarda dibe vuruyorum, ne hikayeler yazıyorum, kendim bile şaşırıyorum, think positive mehtap, think positive!!!
* sevgilimle 14 yıldan beri birlikteyiz, hala birbirimizi cok seviyoruz, birbirimiz icin cok kıymetliyiz, format usulu evlenmedik, büyük bir aşkla evlendik, format usulu de birbirimizin yanında değiliz su anda, hala en keyif aldığımız sey basbasa icmek, sohbet etmek, susmak, susup sessizce evimizin huzurunu dinginliğini yakalamak, sarılıp film seyretmek... ama 14 yıl sonra tabi ki su korkunc ask sancıları kalmıyor, bazen o ask sancısını yeniden yasamak istiyorum, yine KORAYa tabi ki, böyle kıvransam, saniyeleri saysam araması için, bana bakınca içim erise felan...:)))))

yeterince döküldüm galiba..:))

Salı, Mart 20, 2007

Tutumlu ev hanımı oldum ben..


akşam eve geldiğimde Pınarımızın güzel nohut yemeği ile karşılandım, yanında pilavımız da vardı, bir de salata yaparsam akşam yemeğimiz hazırdı iste.. ama daha Pınar kapıdan çıkar çıkmaz, ekmek dolabına taze ekmek var mı diye baktım ve 2 bayat ekmekle karşılaştım, ben hakikaten oldum yani.. nasıl battı anlatamam bayat ekmekler, eskiden olsa napalım yenmediyse yenmemiştir der unuturdum konuyu.. hemen işe koyuldum, ve ortaya süper bir pizza çıktı, Koray kapıdan "bu evde çok güzel biseyler kokuyooor" diye girdi.. ya ben neden bu kadar seviyorum Koray'ın mutlu olacağı şeyler pişirmeyi, nasıl mutlu oluyorum onun mutlu yüzünü görünce anlatamam...:) hem kocamı sevindirdim, hem idareli ev hanımı kimliğine bürünüp kendimle gurur duydum, pratik hem de lezzetli tarifi veriyorum size de..

Bayat Ekmek Pizzası

Malzemeler

1 bayat ekmek

2 yumurta

1 su bardağı süt

1/4 çay bardağı sıvıyağ

yarın paket kabartma tozu

Üzeri için

sucuk veya sosis

1 orta boy domates

2-3 sivribiber

100 gr. kaşar rendesi

kekik


Bayat ekmekleri dilimleyip küçük küpler halinde kestim. Bir kapta yumurtaları,sütü, sıvıyağı,kabartma tozunu çırpma teli ile karıştırıp, içine ekmek parçalarını koydum ve karıştırdım. Fırın kabını margarinle yağlayıp, tabanına un serptim. Ekmekli harcı üzerine döküp(yarım cm.yi geçmeyecek şekilde)üzerine kekik serptim. Domatesleri, sivri biberi ve sucuğu küçük küpler halinde doğrayarak hamurun üzerine yaydım. Üzerine kaşar peyniri rendesi serperek önceden 190C ısıtılmış fırında kaşarlar eriyip üstü pembeleşinceye kadar pişirdim.

yapacaklara şimdiden afiyet olsun!

oyuncak müzesindeydik

geçen cumartesi sabahı gazeteyi açtık oğlumla, bugün başbaşa güzel birşey yapmalıyız, ama ne? Eren de bakıyor tek tek resimlerine tiyatroların ,sinemaların.. derken küçük bir ilan, oyuncak müzesinde ibiş okulda gösterisinin duyurusu var.. oyuncak müzesini de görmedik daha, hooooppp hazırlandık ve düştük yola.. Ne kadar ince düşünülmüş bir yer, çocuk olmanın evrensel dilini dinledik , oyuncaklar, her yerde aynı, hepsi gelecekdeki küçük dünyaların küçücük bedenlerdeki büyük hayalleri olarak vücuda gelmiş, camekanlar içinde duruyorlardı... küçükken bir telefonum vardı, hiç unutmuyorum, hayal dünyam o kadar büyük ki, o telefonla kiminle konuşsam kapıya çıkıp gelmesini bekliyordum saatlerce, karşıdan cevap almıyordum ama almaya da ihtiyacım yoktu ki, ben cevaplıyordum sorularımı.. gezerken kendi çocuk dünyama geri döndüm defalarca, eren ne hissetti bilemiyorum, muhtemelen paranın geçmediği bir oyuncakçı dükkanıydı onun için, arada bir sordu durdu, bunu alabilirmiyiz? ya bunu? diye.. gösteri de güzeldi, çok cici bir kafesi de var İstanbul Oyuncak müzesinin.. 3-4 saat zaman gecirdik ve günün nasıl geçtiğini hiç anlamadık.. Eline yüreğine sağlık Sunay Akın... Çok teşekkür ediyorum, çocukluğumuzu bana hatırlattığın için..

Yaşlanıyormuyum?!

hani kendi iç yolculuğuma çıkıyorum diye komik bir laf vardır, galiba o moddayım ben... ne oluyor bana anlamıyorum, bazı şeyler değerini yitiriyor, bazıları yükselişe geçti..bir dakikasını programsız geçirmeyen, hiper süper enerjik kız gitti, yerine evinde geçirdiği her dakikayı ilahi bir an gibi gören biri geldi.. nasıl mutlu oluyorum bu aralar evde anlatamam, Erenle mutfağa girip aşkımıza yemek hazırlıyoruz, birlikte film seyredip, erenin odasına kapanıp saatlerce resim yapıyoruz, herkesden kaçıyorum bu aralar, organizasyon yapma halleri nasıl yorucu geliyor anlatamam... evim, eşim, işim ve biricik oğlum dörtgeni bana yetiyor da artıyor bile..
anneme anlattım geçende bu ruh halini, nasıl beni çok iyi anlar gözlerle dinledi anlatamam.. benim daha da büyüdüğümü düşünüyordu içinden eminim.. önceliklerim tam da sadece "evdeki huzur mutluluk budur" haline gelmişti ve annem bunu anlıyordu.. tabi arkadaşlarımı da seviyorum, tabi bazen onların sesini de duymak istiyorum, ama artık hiçbirşey için çırpınmak istemiyorum, içimde öyle büyük bir aşk besliyorum ki iki erkek için, başka hiçbir şey yapmadan onlarla yaşayıp, ölüp gidebilirim, hiç sitem etmeden hayata...(umarım bu ruh hali geçicidir!..)
yıllar aslında insana en değerli şeyin ailesi olduğunu öğretiyor, büyük kalabalık bir aile olmak çok güzel... bunu söylerken bir yandan da içim burkuluyor eren için, kardeşi olmayacağı fikri üzüyor bazen beni, ama çok kuzeni olacak tek tesellim de bu benim...
nasıl çorba bir yazı oldu bu, garip ruh halleri garip şeyler yazdırıyor insana, ama zaten bu da günlük di mi, yani o günkü hallerin..:))