Salı, Nisan 21, 2009

bu arada bahar geldi,keyfimiz geldi yahu....

baharı gördük, sokaklara döküldük...goncacımla uzun ataşehir yürüyüşleri yapıyoruz...

sahile iniyoruz her fırsatta.. bir kere daha istanbulda yaşadığımız için çok ama çok şanlı olduğumuzu söylüyoruz birbirimize kocişkomla...elele... kışın insan elele bile tutuşmaya üşeniyor biliyomusunuz, soğukdan cebin içinde kalmış yapayanlız ellere gün doğuyor baharda..:)



aile kahvaltıları yapıyoruz... kendisi papatyanın elinden sarı papatyalar alıyoruz..


kaşla göz arasında biz evleniyoruz diye salona girişlerini görüyoruz.. kızımızın üzerinde bizim gördüğümüzü siz de görüyormusunuz?..:))))) ya göbekdeki bebeği..:))) ve romantik babanın elindeki gülü..:)))))))

arka arkaya yazdım çok.. birikmiş paylaşmak istediklerim.. 23 nisan partisinden sonra Eskişehir'e gidiyoruz.. tren yolculuğu yapacağız ve kahvaltı saatinde annemin babamın evinde olacağız... bir de Eskişehirde merhaba diyelim bahara..:)
şimdiden tüm çocuklarımzın ve gençlerimizin 23 nisan bayramını en içten dileklerimle kutluyorum... kuzuların tek tek gözlerinden öpüyoruuummmmmm.....
çin yemeği ile ilk kez cambridgee dil eğitimi için gittiğimde tanışmıştım..bundan 10 yıl önce... bir ailenin yanında kalıyordum, yaz geldiğinde aile tatil için güney kıbrısa gitti... anlaşmamız gereği bana sabah kahvaltısı ve akşam yemeği vermek durumundalar.. aile 15 gün sonra dönecek, kızları benimle kaldı... kız 2-3 akşamda bir çin yemeği söylüyor dışarıdan.. ilk biriki denemede biraz temkinliyim, ama sonra bir seviyorum anlatamam....

döndüm istanbula, gözüm hep çin lokantası arıyor..var var olmasına da , bir pahalı bir pahalı... ancak özel günlerimizde gidebileceğimiz rakamlar... ya da bana o zamanlar öyle geliyor , bilmem ki..:)

geçen yıl Çin'e giderken de çok sevinmiştim, hiç aç kalmayacağımı düşünüyordum, ne de olsa burada da sık sık yediğim şeyleri kaynağında yiyecektim...bıyık altından gülenleri haırladım orada.... yemek ne mümkün, koklamaya bile yürek ister... kullandıkları yağ mı kötüdür, burada kullanılandan başka baharatlar mı vardır nedir bilmem, ama büyük hayal kırıklığıydı onu bilirim.:)

şimdilerde mutfağımda denemelere de başladım... tabi en basitiyle... noodle yapıyorum..cumartesi akşamı mügelere yaptım bunu...bir ara eşler geçti wokun başına...gayet lezzetliydi.. ama en iyi tarifi hala bulamadım...bulunca sizinle de paylaşacağım...


bu da eren ve ılgazın çubukla yeme denemeleri...tabi noodle yemiyorlar.. bayağı bir uğraşdan sonra ılgaz alabildi bir parça tavuk, eren ise son olarak tekçubuğu tavuğa dürttü, ısıra ısıra yedi garibim..:))



santralatölye

konu bilimsel faaliyetlerden açılmışken, bilmeyenler olabilir... santral istanbulda çocuklar için çok güzel içerikli atölye faaliyetleri var...
biz birkaç tanesini özellikle gözümüze kestirdik Erenle....ışıklı çöp adam veya fırçadan robot yapacağız..:)
çoğunluk 4-6 yaş çocukları için olan bu faaliyetlerin bazıları 6-9, bazıları 7-12yaş için...
detaylı bilgi burada
zilin sesini duydu, heyecandan ölecek.. inanamıyor.. ranzası olacak.. ranzanın sadece abilere alınan bir şey olduğunu biliyor , büyüdüm mü ben şimdi? diye yerinde duramıyor...
işte ranzasından ilk kareler..
altının bir tarafı oyuncaklarının bir kısmı için....kutulu olan bir grup ise giysi dolabının bir tarafı komple boşaltılıp oraya yerleştirildi.
kütüphanesi ve masası... 4-5 gün ancak oldu odası yeni halini alalı.. sürekli masada bişeyler çiziyor, yazıyor... burası da ranzanın altının diğer tarafı.. bilim laboratuvarı..:)) kafasındakini banyonun çekmecelerinden birinde bulmuş, otellerden aldığım bonelerin hepsi şimdi laboratuvar ekipmanı olmuş..:) arkadaşlarını da inandırmış, kendisinin toprağın altında bir laboratuvarı varmış...:)bu aralar hayal gücü çok geniş.. burada da bazen 1 saat zaman geçiriyor.. suların içine pil, kalem, boya vs. koyuyor, karıştırıyor.. bazen benden şeker,tuz felan istiyor... bakıyorum beklemeye geçmiş, "bitti mi testin" diyorum.. hayır tepkimeyi bekliyorum diyor, dağılıyorum..:))

Cuma, Nisan 17, 2009

anketi inceledim ve kendi lise çağlarımı hatırlamaya çalıştım.
tabi bizim zamanımızın da popülerleri vardı, bir tomcruise'u bilmeyen, sevmeyen yoktu mesela, özellikle kızlar arasında.. :) erkekler de iyi bilirdi ve hepsinde aynı saç stili, aynı raybanler, ortalıkda dolanırlardı... akşam saatlerinde voleybol oynarlardı yaz akşamüstlerinde.. topgun filmindeki sahne kurulur, gözlükler bile çıkmadan voleybol oynanırdı, arada bir sağa sola bakarak izleyen var mı diye....:)

normal tabi gençliğin en cafcaflı yıllarında en popülerleri bilmek... 50centler, bradpittler de bu yüzden bilinebilir tabi çok büyük yüzdelerle...

ama biz aynı zamanda kültür de yarıştırırdık... yarı bilinçli, yarı hava atmak için bile olsa hiçbir filmi kaçırmazdık, tiyatroya, konserlere giderdik... kitapçılardan saatlerce çıkmazdık, cebimizde bir pinodan hamburger alacak kadar para olurdu çoğu zaman, ama ne zaman 3 kuruş fazlası olsa bir kitap alırdık... adını hatırlayamıyorum bir türlü gözümde kocaman bir kitapcı canlanıyor , orada geçirdiğimiz saatlerin keyfini hala hiç unutmuyorum...

devlet lisesinde okudum ben...bir de eğitim açısından bakıyorum şimdi... tarihi, coğrafyayı hiç ama hiç sevmeden okudum yıllarca... soğuk, tekdüze, keyifsiz dersler geliyor gözümün önüne.. evde de o gün ne işlediğimizi soran, " aaa dur bak, ben daha değişik bir daha anlatayım sana " diyen, sevdirmek için çabalayan ebeveynler yoktu o zamanlar.. çoğunlukla temel ihtiyacların karşılanmış mı, sevilmiş, koklanmışmısın? iyi.., kalanı okulun işiydi..

yıllar sonra cilt cilt tarih kitapları okurken, konuları birbirine bağlamaya çalışırken aldığım hazzı neden okul sıralarında alamadım... hadi birazı ergenlikdendi, sorumsuzluğumuzdandı... sistemin, eğitmenin, ananın, babanın hiç mi suçu yoktu yani...

yine de bu anket bize yapılsaydı o zamanlarda bizim cok ama çok daha iyi yüzdelerimiz çıkardı eminim... biz kendi haline bırakılmış, ama çok küçük yaşlarda doğruyu görebilmiş gençlerdik...

herşeye rağmen...

o günden bugüne çok şey değişmişmidir?

devlet liselerinde sanmıyorum açıkcası.. nadiren bir idealist öğretmene denk gelinirse belki.... kızmasınlar okurlarsa.. ama müfredat dışında bir yöntem bulan, gençlerin kanına girebilen, "ölü ozanlar derneği" kıvamında öğretmenler çok mu söyleyin allahaşkına...

anne baba açısından ise durum daha da vahimleşmiş sanırım bizim zamanımıza göre... biz ortadirek çocuklarıydık... etrafımızdaki herkes de öyleydi.. kimse bugünkü kadar geçim derdinde değildi.. para tabi önemliydi o zaman da... ama şimdi anne babaların derdi gücü ay sonunu getirmek.... bizim ebeveynlerimiz de karışmazlardı eğitimize çok, dedim ya severlerdi, ihtiyaçlarımız görürlerdi, bir de tabiki takdir eder, onore eder, aferin der sırtımızı sıvazlardı....ne kıymetliydi o aferin... herşey o "aferin" i alabilmek içindi aslında.. annesi babası tarafından onaylanan çocuk olma hazzı başka hiçbirşeyde yoktur sanırım...

nerde kalmıştık, işte o huzur ortamı bile yeterliydi, şimdi bu kadar sıkıntı içinde evde huzur bulamayan gençler nerede kalmış ki kulaklarına mevlanalar, orhan pamuklar girecek...

şimdi ben kendi çocuğumun her konusunun içinde ilgiyle var iken, onun için en doğru öğretmenleri , en doğru eğitim sistemini bulmaya çalışıyor iken, ona daha çok söz hakkı doğsun diye özel okullara paralar gömer iken, bir yanım hep şu soruyu soruyor...

bu ankete oğlum katıldığında neyin ortalamasını yükselteceğini benim hazırladığım koşullar ne kadar değiştirebilir?

ben de annemin babamın "ha karamelize mi? o nasıl nasıl yapar.. o araştırır... o bilir" rahatlığını ne zaman yaşarım.... çocuğuna her yönden güvenmek ne kadar güzel bir duygudur kimbilir.. umarım bize de nasip olur...
zaman ayırıp şu anket sonuçlarına bir bakarmısınız?

Perşembe, Nisan 16, 2009


bu da bizim okulun 23 Nisan şenliği....Anadolu yakasında oturanları haberdar edeyim dedim..:)

Çarşamba, Nisan 15, 2009


önümüz 23 nisan... çok güzel programlar yapılmış çocuklarımız için..

ilki İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nca düzenlenen ''25. Çocuk Şenliği''..
Bu şenlik 13-23 Nisan tarihleri arasında yapılacak.
Şenlik kapsamında yurtiçi ve dışından tiyatrolar, atölye çalışmaları, work-shoplar ve çeşitli sanatsal etkinlikler düzenlenecek.Çocukların değişen dünyayı sanatla, felsefeyle, sohbetle ve oyunla keşfetmesinin yollarının sunulacağı şenliğin etkinlikleri Şehir Tiyatroları'nı n Kadıköy Haldun Taner, Ümraniye, Kağıthane Sadabat ve Kağıthane Küçük Kemal Çocuk Tiyatro sahnelerinde gerçekleştirilecek.Şenlik, 13 Nisan'da Kadıköy Meydanı'ndaki programla başlaşacak. Sırbistan, Danimarka ve Türkiye ortak projesi ''Mucize'' isimli oyunun sahneleneceği şenlikte, Şehir Tiyatroları birimi, kukla ve gölge oyunlarının da bulunduğu renkli bir programla çocukların karşısına çıkacak.
Ömer Madra da ''küresel ısınma'', ''çevresel değişim'' ve ''geri dönüşüm'' konuları üzerine çocuklarla bir araya gelecek.
detaylar burada... artık hangisine yetişebilir, hangisine katılabilirseniz...
ne yazıyım.. neresinden başlayayım... o kadar canım sıkılıyor ki olanlara... 35000 kadının devlet nikahını köy köy gezip kıydıran, onbinlerce kız öğrenciye burs imkanı yaratan, cüzzamla savaşan, yapan,eden, bulan, uğraşan didinen, yıllardan beri kanserle boğuşan ama dün akşam yine herşeye rağmen güçlü, çok güçlü bulduğum kadına bu milletin veda hediyesimidir aşk mektuplarına kadar herşeyinin evinden alıp götürülmesi... hadi götürüldü diyelim, medyaya haber verilip, korku cumhuriyeti yaratılmaya çalışılması...yapılamazmıydı sessiz sedasız bu arama.. artık ne arıyorlarsa...
yazmak istemiyorum daha fazla.. haklı ile haksız, suçlu ile suçsuzun aynı kefeye konmadığı bir dava olduğundan müthiş şüphe duyuyorum...
ben bir vatandaşım, şüphe benim içimi kemirmemeli... inanmalıyım adaletine devletimin.. bir vatandaş olarak en çok ama en çok bu inanca ihtiyacım var...
bu kadar....

Pazartesi, Nisan 06, 2009

yazasım yok bu aralar.. çok uzatacak değilim arayı.. ama biraz yokum.. baharın tadını çıkarayım biraz... keyfime bakayım... çok uzatacağımı sanmıyorum arayı.. ellerim kaşınır yazmassam benim, ama bugün için istemiyorum işte, var mı ötesi...