Pazar, Mayıs 25, 2008

NEMRUD

bu fotoğrafları tekrar çekmek gereksiz belki, internetten taradığınızda benzer yüzlerce fotoğraf geliyor, ama canlı kanlı görmek bu heykelleri, görebilmek için uzunca bir tırmanış yapmak, yaparken yorulmak, terlemek, ve insan eliyle bu dağın tepesine bu tümülüslerin, bu heykellerin nasıl yapılabildiğine inanamak, orada olmak işte, deklanşöre onlarca kez basmak için yeterli oluyor...








Halfeti

Urfayla Antep arasında birden bir ege kasabası çıktı karşımıza.... 2000 yılında yarısı sular altında kalan Halfeti burası.... yamacında zamanında boşaltılmış evleri, yarısı suyun içinde cami minaresi ile insanın içini burkan bir görüntüsü var...tekne gezisi yapılıyor şimdi.. Halfetililer Birecik Baraj projesinden dolayı açılan yaralarını şimdi turizmin biraz gelişmesi umuduyla sarıyorlar.. balık lokantaları, kır kahveleri, tekne gezisi ile gerçekten de bir ege kıyı köyü havasında....










Mardin, Midyat..


Midyatın taş evleri, Mardinin dar sokakları, özenli taş oyma işcilikleri, buram buram tarih.. sokakdan geçerken sadece 1 kapı genişliği kadar cephesi olan evlerin kapısından girince kocaman bir avlu içinde büyük ve şık evler... hala bir arada yaşayan kocaman aileler...



evlerin hemen tamamının terasında bulunan yataklar.. onlar "köşk" veya "taht" diyorlar... yazın 45-50dereceye çıkan sıcaklıklarda evlerinin damında uyuyorlar.. mavi akrebin sevmediği bir renk, bu yatakların metalden yapıma sebebi de akrebin parlak maviye boyanmış ayaklardan yatağa tırmnmasının çok zorlaştığının farkedilmesi..

bunlar da midyatın çiçekleri... hepsi gönüllü tur operatörü, kimisinin boynunda böyle kartlar bile var... sizi görür görmez, tarihden bir şeyler anlatmaya başlıyorlar.. ezberlemişler, şaşırmamak için yüzünüze hiç bakmadan hızlı hızlı anlatıyorlar... anlatım bitince de öylece bekliyorlar.. hani harçlıkları... vermeli hemen birşeyler, satacak başka neleri var ki, nihayet birileri gelip buraları merak etmeye başlamış, onlar da bunu satmaya çalışıyorlar, almalı tabi...



Perşembe, Mayıs 22, 2008

hasankeyf

4 günlük gab gezimizi tamamlayıp döndük.. ortalama günde 5-6 saat uyuyup kalan tüm zamanı gezmeye ayırdık, o kadar yoğun bir gezi programıydı ki, başka türlüsü düşünülemezdi sanırım...uçakla Diyarbakır'a ulaştıktan sonra Adana'ya ulaşıncaya kadar 4 gün içinde 2000 km. yol katetmişiz...
bu kadar yorgunluğa değdi mi derseniz, diyebileceğim tek şey kelimenin tam anlamıyla dört dörtlükdü.. kesinlikle görülmeli, topraklarımızda yaşayan medeniyetlerin izlerini sürmek insanı gerçekden çok heyecanlandırıyor..Doğu Anadolu'nun her karış toprağında bir gizem var..gezip gördüğümüz yerlerin her biri tek başına Türkiye ekonomisini kalkındıracak kadar turistik değeri olan, ama maalesef bizim beceriksizliğimizden dolayı pazarlayamadığımız yerler...dünyanın heryerini görmedim, umarım görürüm ileride, ama gördüğüm kadarıyla buralardan çok daha sıradan yerler için dünyanın heryerinden doluştuğumuz bir çok yer var...

belki biraz acıklısı ile başlamış olacağım ama gezi programına göre gideceğim.

Hasankeyf.. Yakın zamanda sular altında kalacak bir tarih mirası..Dicle nehrinin üzerinde güzel, şirin bir kasaba... insanın içini yakıyor gerçekleşmesi muhtemel bu kayıp...belki ve keşke başka bir yöntem olsa, gerek olmasa bu baraja, ya da başka bir yöntem olsa da kaybetmesek burayı...



Çarşamba, Mayıs 14, 2008

şükürler olsun ki..

çok yoğun ve yorucu bir gün geçirdik, sinirlerimiz gergin ama yüzümüzde buruk ve içten olmadığı belli gülücüklerle sabahın köründe buluştuk.
kızkardeşimin eşinin uzmanlığını aldığı istanbul üniversitesi kalp damar cerrahisi enstitüsündeydik tüm gün..
babama anjio yapıldı, bazı damarlarda tıkanmalar var, ama şükürler olsun ki sadece ilaç tedavisi ve yıllık rutin kontrollerle durumu kontrol altında olacak.
biz kendimizi daha kötüsüne , bypass demeyeyim ama , stent takılmasına felan hazırlamıştık, sadece ilaç tedavisi ve bir takım ana kurallara uyulması ( sigara babamın hayatından çıkarılacak!!!!!!) yeterli dediklerinde sevinç gözyalarıyla sarıldık birbirimize...
babam anjio sonrası hareketsizce yatmak zorunda olduğu 6 saat boyunca defalarca söz verdi bize, sigarayı bırakacağına dair...
bu illeti kim bulduysa, kim dünyaya yaydıysa, kim sevdiklerimizi bu merete bağımlı ettiyse Allah onu bildiği gibi yapsın diyeceğim, öbür dünya var ise iki elim orada yakasında olacak....

iki gün önce süper mutlu bir haber almıştık. Hani size bahsetmiştim, kız kardeşim TUS'a girmişti ve işte bu sefer kazandı, hem de 1.tercihini , Haseki enfeksiyon bölümünde uzmanlık almaya başlayacak. Eşiyle yan yana iki hastanede çalışacaklar..

sıkıntımızdan bu habere çok sevinememiştik ama bugün de gelen güzel haberle birleşince şimdi ailece çok mutluyuz.. çok yorgunnn ve mutlu...

Pazar, Mayıs 11, 2008

bugüne özel..


O'nu çok seviyorum... hızla büyüyeceğini biliyorum ve her anından sonsuz bir keyif alıyorum...

2 günden beri okul etkinlikleri ile,
kendi yazdığı ve defalarca okuduğu şiiri ile ,
seramikden yaptığı kolye ucu ile,


cam boyama şişesi ile bana teşekkür ediyor ve anneler günümü kutluyor ama asıl ben ona teşekkür ediyorum, annesi olmama izin verdiği için...






tüm annelerin, anne olmak isteyenlerin, anne olmayan ama yüreğinde bir anne şefkati, sevgisi barındıranların anneler gününü en içten dileklerimle kutluyorum...

Cuma, Mayıs 09, 2008

YİNG YANG

"beynimin tam ortasına kazımak istediğim simge" demiş biri ekşi sözlükde ying yang için...
benim de aslında.. hele ki gerçek hayatta da örnekleriyle yaşayınca daha da seviyorum bu simgeyi..


yunanistan programını biliyorsunuz , son anda tur programında yaptıkları değişiklik yüzünden iptal etmek zorunda kaldık. Çok üzüldük, çünkü pragdan bu yana yine korayla başbaşa bir program yapabilme fırsatı yakalamıştık, herşey hazırdı vs.vs..yılmadık, bir kere gazı almışız, kaçıcaz muhakkak...ama iyi birşey olmalı, oğlumuzu bıraktığımıza değmeli...


derken, evreka!!.. aslında yunanistandan kat be kat fazla istediğimiz bir gezi vardı.. ama nedense sanki hep 7-8 gün gitmek gerekir gibi kalmış aklımızda.. bir anda koray söyledi, baksana güzel bir gap turu var mı? diye..... var, var, hem de nasıl güzel turlar var... uçakla gidilip dönülünce son derece de dolu dolu geçebilen 4 günlük bir tur bulduk.. gaziantep, adıyaman, mardin, midyat, harran, şanlıurfa, hasankeyf, malabadiye kadar.....


ülkemizin doğusunu görmemiş olmak hep içimizde bir ukteydi.... gerçekten çok heyecanlıyız....

Çarşamba, Mayıs 07, 2008

şehir tipi hıdırellez

tamam, gül ağacımız yoktu... çakıl taşlarımızda... gecenin bir yarısına kadar koşturmaca içindeydik, dışarı çıkacak halimiz yoktu... hoş, çıksak da buralarda ateş felan yakılmıyor, kimsenin hıdırellezi geleneksel anlamda kutladığı yok... çocukluğumdaki her sokakda yanan ateşler, gece boyunca elimizde çekirdekler, seyyar dondurmacılar, mahalle mahalle dolaştığımız hıdırellezler artık rüya...olsa da zaten keyif almayız artık biliyorum.. dallası, küçük evi yıllar sonra bir daha seyrettiğimde yaşadığım hayal kırıklığı ne ise, bu da aynen öyle olurdu...

ama bu benim hıdırellez gecesi isteklerimi bir yeşilliğin altına koymama engel değildi tabi..mevcut koşullarla... nazar boncuklarım, saksılarım, hayallerim, dualarım....
buna hala inanıyorum..

biri bana....


biri canıma..

Salı, Mayıs 06, 2008

çok kızdım şimdi!



herşeyi ayarladık... parasını ödedik...vize evraklarını tamamladık..ereni organize ettik, ve şimdi bir telefon! "efendim, sizin turu b tur ile birleştirdik, tatiliniz 1 gün önce başlıyor, üstelik üstüne para da istemiyoruz".. aman bir de jest yapmış oluyorlar!... anneler o gün gelecek, biz 1 gün izin alabildik... ama ne gam, onlar bize jest yapadursunlar....yattı mı bizim atina, selanik, kavala programımız... eeee ne yapıcaz şimdi biz bu tatilde.... vallahi ağlıcam şimdi...

Pazar, Mayıs 04, 2008

dereotu,fesleğen, nane... hepsi bu sene balkonumda..




BKM mutfak

hem canlı müzik, hem tiyatro, hem keyif, hem muhabbet..hem restaurant, hem sahne..hepsi aynı gecede...



uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştik diyebilirim..

hepsi birbirinden yetenekli gençler.... küçücük bir mekanda neredeyse her 2 kişiye bir tiyatrocu düşecek kadar geniş bir kadro.. birbirinden güzel skeçler... doğaçlama, içten...

hem bunu günlüğüme bir not olarak düşeyim dedim, hem de dostlarıma da tavsiye etmiş olayım..

detaylar burada, bir de ben anlatmayayım...