Cuma, Temmuz 18, 2008

iyiki de bu yıl İstanbul'da tatil yapma planı yapmışız... ama zaman o kadar hızlı geçiyorki.. yapabildiklerimizden daha çok yapamayıp kalanlar lisesi var...

hani sabit hard disk alıp bütün resimleri tasnifleyip, orada saklayacaktım..

hani seyredemediğim en az 6-7 dvd filmini seyredecektim..,

hani her sabah bir odaya başka bir gözle bakıp, beni rahatsız eden birşey varsa onu değiştirecek, ortadan kaldıracak veya düzenleyecektim...

hani hep yapmak istediğim zor tarifli pastalardan birini yapmayı deneyecektim..

hani nerdeler...

her günümü sahilde, havuzlarda, bilgisayarımın başında, ağaç altlarında, gölgeliklerde geçirdim...

kuşlara bisküvi kırıkları yapıp, oğlumun 5 dakikada yarattığı arkadaşlıkların seyrine daldım...

miskinlik yapmak planlarımın bir yerinde vardı tabi ama bu kadar da ruhumu esir alacağını tahmin etmemiştim...

global kriz kapıdaymış, hatta ayakkabılarını çıkarıp içeri girmiş ne gam..

ülke çalkanadursun ergenekoncular ve kapatmacılar diye, bu ülkenin çoğunluğu "diğerleri"dir diye bağırmak lazım, ne gam....

yayıldık kaldık temmuzun ortasına...

tatilin birinci perdesi kapanmak üzere, haftasonu daha da vahim miskinleşme günleri başlıyor... Oğlumla Eskişehir'e gidiyoruz...Annemin kanatları altına gireceğiz, gözlemeler, mangallar, mahalle pazarları, çaydanlık çaydanlık bahçe sohbetleri... sırada bunlar var...

bir de Ankara arkasından...




kaçak yapılaşmada son nokta!

şimdi bunun neresinden tutarsın?
inşaat mühendisi, hukukcu, işletmeci yetiştiriyor...eğitim yuvası.. doğrular oradan öğreniliyor.. ülkeyi yönetecekler, ticarete yön verecekler, ekonominin yularını elinde tutacaklar, binalar yapacaklar, bilişimde dünyayı yakalayacaklar hep buradan yetişiyor...
sonra bir haber çıkıyor... ve siz kara kara düşünüyorsunuz, en azından 8 yıl boyunca hazırlanıp ideallerindeki bölümleri kazanmış tazecik beyinler, yıllarca en doğru olarak gördükleri okulla ilgili bu haberi okuyunca ne düşünürler acaba... kaçak, izinsiz, ruhsatsız üniversite.. pöhhh!

Çarşamba, Temmuz 16, 2008

1 yaşı daha geride bıraktık!

30 yaşında anne olmanın güzelliği ne biliyormusunuz?

Herşeyi çok sindirmiş, hazmetmiş oluyorsunuz.

Aklınızda yapmak isteyeceğiniz çok birşey kalmıyor.

Herşeyinizle bir çocuğa bakabilecek durumda hissediyorsunuz kendinizi..

Koşullar yerindeyse ve kaderiniz size bir çocuğa bakma görevini de vermişse, işte keyifli yıllarınız böylece başlıyor..

Hırpalanmıyorsunuz ve hırpalamıyorsunuz...

Her anından keyif alabiliyorsunuz, zamanın hızlı geçtiğinin gayet farkındasınız...

Bu çok önemli bir detay...

Çünkü sadece 30unu geçenler zamanın çok hızlı geçtiğini farketmeye başlayabiliyorlar..

Bu hızın farkında olduğunuz için de çocuğunuzu yetiştirirken hiçbir detayı kaçırmıyorsunuz...

Her doğumgününde ona teşekkür ediyorsunuz..

iyi ki geldin, iyi ki varsın, iyi ki beni annen olarak seçtin....



ve kutlamak istiyorsun tabi bu en özel gününün yıldönümünü..



oğlunun doğumgününü ama aslında kendi anneliğinin de yıldönümünü..

ailenle,

ve dostlarınla,
ve oğlunun dostlarıyla

iyi ki doğdun benim canım oğlum...

Salı, Temmuz 15, 2008

denedim, yazıyorum..

Ne zamandır düşünüyordum,
konularına göre ayırmak gerekiyor yazdıklarını...
Karamelize, daha anne, daha kadın, daha dertleşen, daha eleştirel, günceli takip eden bir blog olmalı..
bir de denenen bir çok şey, gidilen görülen bir çok yeni yer var.. paylaşmak hep aklımda... puanlamak, iyiyse haber vermek eşe dosta, kötüyse sakının demek....
işte bu yüzden, artık burası da var...
denedim, yazıyorum....

Salı, Temmuz 01, 2008

LOST


gözlerimiz kan çanağı gibi, gecede sadece 3-4 saat uyumakdan zombi gibiyiz, sonunda LOST bizi de pençesine aldı, sardırdık, çok fena, gecede 4-5 bölüm..eren uyuduktan sonra hem de...

4 sezon da biter mi? biter, biz bu yaz bitik miyiz? bitiğiz.....