Cuma, Eylül 28, 2007
neredeeeennn nereye...
Pazartesi, Eylül 24, 2007
tatil ve kitap
buradaydık...çok yeni bir tesis,daha 3 aylık, herşey mis gibi,yeni yeni kokuyordu.. bu gruba bağlı tesislerin en güzel özelliği meksika, çin, fransız, italyan, hint, yunan, kebabistan ve balık olmak üzere 8 ayrı restaurantını olması ve her akşam bunlardan birinde takılabilmeniz.. tatil köylerinin hiç sevmediğim açık büfe olayı burada ekarte ediliyor, hele benim gibi dünya mutfağından her türü ayırmadan sevenler için süper biryer... bu arada hiçbiri de öylesine değil, her mutfak bu işin hakkını veriyor diyebilirim... orjinalleri ile karşılaştırabiliyorum...
yine bu tesisde kocamaaaannn otelin içinde bir odaya tıkışmıyorsunuz da... müstakil evlerde, balkona kadar sarkan çiçeklerle, pencerenize konmuş kuşlarla başbaşasınız...
hizmet dört dörtlük... bu grubun 3. tesisi bu gittiğimiz...hepsi de çok iyiydi.. sordum, öğrendim, animasyon dışında hiçbiri 8 saatten fazla çalışmıyormuş ve ücret tatminkar, imkanlar iyiymiş... kendilerine özel bir siteleri bile var personelin, otelin dışında çok şık biryermiş.. anlayacağınız mutlu edilen mutlu ediyor... hepimiz çalışanız, biliyoruz..:)
bugün şirketin penceresinden gördüğüm havaya bakıyorum da, daha fazla ballandırmayayım diyorum, sadece bi yerlere not alın istedim, seneye lazım olabilir... seneye de sanırım sıra artık bizde, macera tatili için, asortikden alacağım yardımla vurucam kendimi yollara... eren de bize ayak uydurabilecek olgunluğa erişir umarım bu arada..:)))
ne çok kitap okudum bu tatilde, ne kadar iyi geldi bana hareketsizce ve kesintisiz saatlerce kitap okumak..
önce "iki türk'ün ölümü"nü okudum bir solukda...
Ahmet Taner KIŞLALI ve karısı Nilgün'ün(yani eski Nichole'un) hayatını ve birini trafik, diğerini terör canavarının elimizden alışını konu eden kitabı belleğimdeki acıyı tazeleye tazeleye okudum..
Mina URGAN'ın "bir dinazorun anıları" kitabı aklımdaydı hep..onu da bitirmek üzereyim...
sırada "babil yanarken", "neden herkes futboldan ve reklamdan anlar? " bir an gelir " ve birkaç yakın dönem tarih kitabı da var.... önümüz kış, uzun gecelerin en güzel yol arkadaşı , birinci sırada kocamla ve oğluşumla geçirdiğim saatlerse, ikinci sırada kitaplarım oluyor hep...
eskişehirdeydik.. 7 yaşında okumayı öğrenip, ilk okul dışı gezimizi il halk kütüphanesine yapmıştık(başka da gezi varmıydı? hatırlamıyorum)... o gün hissettiklerimi hiç unutamıyorum, beni hemen orada azat etmesini istemiştim öğretmenimin.. orada kalmak,bütün kitapları karıştırmak istemiştim...ilkokul öğrencileri için koca binanın alt katı komple ayrılmıştı, hikaye kitapları, çizgi diziler, o zamanlar televizyondan seyredemediğimiz daltonlarla, redkitle, şeker kız candylerle ben o kütüphanede tanıştım, annem babam konu okumak olduğunda kaplan kesilirlerdi, hemen eve gidip , beni kütüphaneye kaydettirmesini ve gidip gelmeyi öğretmesini istedim...onlar da şevkle yardım ettiler bana.. 7-8 yaşlarında o günler için bayağı uzun bir yolu şaşırmadan, hep mihenk noktalarına dikkat ederek gider gelirdim...(şimdi ereni o yaşda bakkala bile gönderebilecekmiyiz bilmiyorum) en az 2-3 saat rafların arasındaki küçük masalarda kitap okuyup, bir de üzerime zimmetli olarak eve de 1-2 tane kitap getirirdim.. çabuk okurdum ki, yeniden gitmem gereksin... kitapsız kaldığım anlarda da o dönemin bildiğim tek çocuk dergisi akbank yayınlarının bir dergisiydi, teyzelerimden birinin kocası akbankda çalışıyordu ve her ay başında harçlık bekler gibi o dergiyi beklerdim...bulmacalar, çizgi diziler, boyama yapıştırmalar... ne hoşuma giderdi... ağaç yaşken eğilir boşa demiyorlar, beni bambaşka dünyalara taşıyan, hayaller kurduran, düşündüren kitaplara böylece bağımlı oldum, oluş o oluş...
şimdi oğlumun da benim duyduğum heyecanı duymasını istiyorum hep dergilere, kitaplara.. azdıda mı kıymetliydi, yoksa biz mi kıymet bilirdik.. bilemiyorum...
nerden nereye gelmiş yazı, neyse efendim...bir sonbahar yazısı da ben yazmak isterim ama o zamana kadar hepinize mutlu, huzurlu bir sonbahar diliyorum..
Cuma, Eylül 14, 2007
1 hafta sonra görüşmek üzereeeee
Perşembe, Eylül 13, 2007
japon mapon satarım hiç acımam..:)
Çarşamba, Eylül 12, 2007
nedir bu şimdi?
Salı, Eylül 11, 2007
Perşembe, Eylül 06, 2007
annelerin eğitim imecesi..:)
güzel bazı cocuk sitelerinde zaman geçiriyoruz, oyunlar, puzzlelar, yol bulmaca, eşleştirme, fark bulmaca, sayılar, kavramlar vs. hepsini bu oyun sitelerinden oynuyoruz.
şimdi ben buradan iki tanesinin adresini vereceğim. ve bu konuda da nazlimo'yu, aslı'yı, baldantatlı'yı, annelog'u sobeleyeceğim.. bakalım kimlerden alternatif çocuk sitesi adresleri gelecek...güzel site adresleri ile 4-5 sayfalık kitaplara onca para bayılmaya son diyorum ve benim adresleri veriyorum. çocukca ve kids games .. hadi bakalım...
bu arada blogları olmayan anneler de bi zahmet mesaj bırakabilir, bu imeceye katkıda bulunabilirler..:)
son olarak bir de uyarı, bunu bilmeyen anne yoktur ama mazur görün hatırlatayım, bilgisayar başında 1 saatten fazla zaman geçirmemeye de dikkat..
Çarşamba, Eylül 05, 2007
ah benim küçücük minicik serçe parmağım!
hal böyle olunca da üç geceden beri kırdım totoyu akşam evde Eren paşamla lego yapıyoruz, resim yapıyoruz, kitap okuyoruz..Eren bayıldı bu işe, hiç hareket etmeyen ve kesintisiz 3 saat onunla oturan anne olayı onu müthiş sardı.. ben de bahaneyle yaz boyunca yaydığım kaliteli zaman.:) lı anne moduna geri döndüm, ve Erendeki son gelişmeleri izleme fırsatı buldum biraz..
ilk projemiz bir site oldu.. yüzme havuzunu ve şezlongları,apartmanı ve kırmızı çatılı evlerin yanındaki gecekonduyu Eren yaptı..
sitemizin yanına lazım olur diye 4 uçak kapasiteli bir pist ve uçakları da koyduk..:)
derken Koray geldi, biz balkonda laklağa daldık, meğer sitenin kaydırağını ve salıncağını unutmuşuz, tamamen erenin ürünü bu iki eser de aşağıda... elimi değdiysem, fikir verdiysem ne olayım, valla billa..
arkadaki kes yapıştır puzzle resmi de bir gün önce yaptık, salonumuzda sergileniyor şimdi..görmek isteyeni bekleriz, bi kahve de promosyon..:)
sonuç: benim oğlanda 3 boyutlu düşünme yeteneği var bence, bir oyunun başında kafası sararsa 2 saat takılabiliyor ki 4 yasında bir çocuk için süper bir süre.. iyi gidiyoruz, Allah şaşırtmasın..:)
Pazar, Eylül 02, 2007
İstanbul'da 4 işsiz gün
2.gün annem sabah 7de bizdeydi.. Ereni pınarla bıraktık, onlara da güzel bir program hazırladım, öğlen dışarıda yemek, öğleden sonra yeni bir film dvd si seyretme vs.., ikisi için de güzel bir tatil günü oldu, bizim için de tabi.. sıcaklar çok bastırmadan sabahın erken saatlerinde indirimin son dalgasından faydalandık annemle, kocişkom da bazen üfleyip püflese de fikir bazında yardımcı oldu bayaa.. mantar ayakkabılar, pileli kot etekler felan aldım.. hepsi çok şık ama bazen de bizim şirkette bi çalışan kızımız vardı, 45 yaşında hip hopcı gibi giyinir, kotunun kenarlarından zincirler sarkar, 15 çizgili rengarenk çoraplar giyerdi de gülerdik haline, bilemiyorum artık gidişatımı..:))))
sonra ver elini boğaz, boğazın anadolu yakası başka bir alem yahuu... sonbaharı daha da güzel olur hep, heyecanla bekliyorum allah biliyor ya, t-shirt üstüne hırkamı giyip boğaz kenarında çay içicem, taze balıklanıcam inşallah..:)
akşama doğru da meydana gittik, yeni açıldı, keyifli bir yer oldu burası vallahi, açık hava alışveriş merkezi kanyon sonrası ikinci güzel örneği ile burnumuzun dibinde, ikea ile de dipdibe.. sonbahar gelince müdavimi olacağım ikinci mekan da ikea, seviyorum kardeşim ne yapayım, kendimi buluyorum ikeada ben, zaten bi tchibo, bir de ikea açıldı ya istanbulda, aradığımı bulmaya, tarzımı ifade etmeye imkanım oldu, oh valla..
akşama da bizim balkonda balık keyfi yaptık bi arkadaşlarımızla, inanamadım kızına valla, bizim oğlandan daha spd ci, power rangerscı, spidermanci bir kız çocuğu ilk kez görüyorum, ışın kılıcını çıkarıp bi sallıyor, bir kavga dövüş, uzaya gidip gelmeler.. eren hasta oldu ılgaza, biz de tabi..:))))
ve 3. gün... kurdum yatak odasına ütü masasını, boşalttım tüm dolabı, yıkanacaklar kenara, ütülenecekler anında masaya, verilecekler bir sepete.. ya ben ne çok seviyorum evden bişeyler çıkarmayı.. sadece kullanacaklarım kalmalı, kalanı hooop kapı önüne, eşyalar için ev almadım ya ben, emek tırnak, ben yaşayacağım kardeşim bu evde, onlar değil, o kadar...bi demlik çay da bitmiş o arada..:) akşama da güvece davetliyiz sevtap bacıya, annem orada ya, kokusu 30 km. öteden burnuma geliyor gibi, vallahi de tam da hayal ettiğim gibi bi sofra bu, güveç, cacık, çoban salatası, tereyağlı pilav...bu arada 2 kilo fazlam var , yeni oldu yani, haberiniz var mı?..:(
yemekden sonra evler sıcak, atmalıyız kendimizi sokağa, eve yakın en güzel mekan, sultanahmet... nasıl kalabalık, hep turistler, şıpıdık terlikler, meydandan buram buram nargile kokuları yükseliyor, rüzgar da var mis gibi, lakin elektriklerr gitmesin mi, her yer kapkara oldu birden, insanların sesleri var, görüntü yok, zifiri karanlık, neyse bi 20 dakika sonra elektrikler geldi de, kendimizi bi cami kenarında kahveye attık, yayıldık kaldık...duru kızım, o kadar güzel, o kadar sevimli ki...gece boyunca kendini nasıl sevdirdi, nasıl... bu bakış da türk filmlerinden fırlama acıklı haller bakışı...yerim onu ben,yerim....
bugün mü? 4. gün... uzun sabah yürüyüşü, uzun kahvaltı, uzun saatler gazetelere gömülmece, köşe yazarlarının yazılarını tartışmaca, derken hazırlandık şimdi, şu fareye gidiyoruz hep beraber ratatu mu neydi adı.. bugün son gün, yarına kadar 10-11 saatimiz daha var uyanık... takılmaya devam...