Pazartesi, Temmuz 20, 2009
son yazı
tam 12 yıl sonra... iş değiştiriyoruuummmm....
kendim bile inanamıyorumm..
ama çokdan anlaştık bile..
kendimi bir yeniliğe çok ama çok hazır hissediyorum..
oğlum büyüdü, ben yıllardan beri konumda yeterince donanımlandım,
yeni birşeyler yapmak istiyordum, kendimi çok enerjik hissediyordum, ama nereden başlayacağımı da hiç bilmiyordum...
birden, aniden herşey oldu bitti....
bu aralar korkunç çalışıyorum, gündüz eski işimde, gece yeni işimde...:)
yakında adımızı duyacaksınız, önce adımızı duyacaksınız, sonra bir ara ben size "işte bu, bunu baştan sona biz yarattık" diyeceğim...
bana şans dileyiinn... hem de çok..
ve kuvvet dileyin.. çünkü çoook çalışacağım...
ama herşey iyi olacak biliyorum..hissediyorum...
Cumartesi, Haziran 27, 2009
Cuma, Haziran 26, 2009
olimposa gittik, gezdik..bir müddet sonra yürümeye direnen minik beden sırtta.. ama olsun, değerdi...
bu manzarayı kazıdık hafızalarımıza... en kısa zamanda buluşuncaya kadar dönüp dönüp analım diye....
ben de gitmek isterim diyenler esin ve sinana bizden selamlarımızı götürebilirler.. mekan burası..
Salı, Haziran 09, 2009
en okunaklı kampanya
kitapda moda ve popülerlik, yani bilinen adıyla "bestseller"lık takıntınız yoksa süper bir kampanya...
İyi bir kitap okuyucusu için iyi de bir bütçe gerekiyor zira...
Bir de ben kitapcıdan bir kitap alıp çıkamıyorum nedense... az az geliyor gözüme..
alırsam da bu sefer de okumaya başlayamıyorum bir türlü, ya biterse diye... :)
arkasından okuyacağım kitabı bilmeliyim, gözucumla onunla da flört etmeliyim bir yandan..
bu nedenle de bu kampanyayı sevdim çok, hep olsun... bir yeni kitap alırsam, iki de bundan alıyım.. dolu dolu olsun elim... sevip koklayayım onları...:)
şu anda da bu kampanyadan bir kitap okuyorum "babasının kızı" adı.. çoook sürükleyici bir kitap, polisiye...

bu arada ne okusam diyenler için kardeş de bir site açtı ... buradan buyrun...
Perşembe, Haziran 04, 2009
harala gürele masallar okurken oğluma bugünlerde,
bu kitap da bana büyüdün artık gerçekleri öğrenme vakti diyor...
devamı ise çok matrak, aşağıda okuyabilirsiniz....
"Masalı biliyorsunuz... Gerçekleri öğrenmek için yeterince büyüdünüz!Pamuk Prenses, deneysel yazının devi Donald Barthelme'den inandığımız masallara, uçsuz bucaksız çöp yığınlarımıza, kurtarıcılarını boşu boşuna bekleyen kadınlara, çevrelerindeki kadınları tüketmekten bıkıp usanmayan erkeklere, söylediğimiz yalanlara ve ayak uydurduğumuz tüm çarpıklıklara rağmen vazgeçmediğimiz kahramanlık sanrılarına dair sarsıcı, düşündürücü, eğlenceli, başıbozuk ve kolay kolay hazmedilemeyecek, tuhaf, sıradışı ve aykırı bir roman.
Hayal gücünden yoksun ve yaratıcılık karşısında korkudan tir tir titreyen, topu bir arada iki "tam" erkek etmeyen, yedi çalışkan adam. Gözü kendinden başkasını görmeyen, sözde bir prens. Kötülüğünden güç alan ve arıza bir adama aşkıyla iyice bileylenmiş bir cadı. Üstlendiği role itirazı olan bir lider... Yaşamla çelişen yasaklar. Sadece kapılı kapılar ardında yıkılan tabular. Zehirli elmalar değil de, zehirli içkiler. Birbirine karışan sesler. Her şeyden önce gelen ve her ne pahasına olursa olsun asla ihmal edilmeyecek işler. En büyük üretimi çöp olan, çivisi çıkmış bir dünya... Ve penceresinin kenarına oturmuş, ezber hayallerini bir an olsun sorgulamayan, rayından çıksa bile rolünden vazgeçmeyen, meçhul kurtarıcısını beklemekte ısrarlı, çağdaş bir kadın; Pamuk Prenses."Mizahla ışıldayan, absürd bir masal-roman."-Time-
dayanamadım...
Cumartesi, Mayıs 30, 2009
ara..
öyle bir ruh hali..
blog sahibi olmayı önemsiyorum, sorumluluk duygusu bende hemen her konuda ağır bastığından 2-3 gün yazamasam sanki birşeyleri eksik yapmanın sıkıntısını hissediyorum için için...
ama bir yandan da bakıyorum, yazacak onca şey kafamda birikmişken, hiçbirini yazamamışım...
bazen zaman bulamamışım, bazen de kafam o kadar dağınıkken geçmişim ki başına günlüğümün derinlemesine olmayan, basit yazılar yazabilmişim ancak...
bir de otosansürler var hep.. öyle yazmıyım yanlış anlaşılır, böyle yazmıyım canları çeker, ondan bahsetmiyim nazar değer..:P...
ee bu duygudan da hoşlanmıyorum...
demem o ki, daha bol zamanların geldiği, daha cesur, daha içerikli yazılar yazabilecek kadar dingin olduğum günler gelinceye kadar bu bloga ara veriyim diyorum..
ilk kez böyle bir karar aldım, bilmem ki, belki hemen geri dönerim..bağımlısı olunuyormuydu bloga post koymanın...:)
Cuma, Mayıs 29, 2009
Perşembe, Mayıs 28, 2009


Salı, Mayıs 26, 2009
kalabalık olunca eğitimi fabikaya istedik, bir yandan da işlerimizi takip edebilelim diye...
sonuç, 5e kadar eğitimdeyiz, geç saatlere kadar da biriken işleri yapıyoruz.. evde bebe , karnı aç koca kaldı ortada..:) şaka tabi.. yardımcı bayan akşam yemeğini yapınca ereni de alıp gidiyor evine, ben de eve dönerken uğrayıp alıyorum..
neyse, asıl anlatacağım başkaydı..
bugün bir ara eğitimde sıkılmaya başlayınca bizler, eğitmen hemen bir film oynatmaya başladı..
saatlerce teorisi ve matematik formülleri ile uğraştığımız montaj hatları konusunda birden charlie chaplinin fabrika işcisi olduğu komik film karşımıza çıkınca baya gevşedik..
Pazartesi, Mayıs 25, 2009
kedi fobisi
ama birlikte geçirdiğimiz süre arttıkça bu korkunun bayağı da sahici olduğunu anladım...

kedi olan hiçbir mekana giremedik, kedi vardır diye birçok yerde iç mekanlarda oturduk.. zorunlu kalıp dışarıda oturmamız gerekirse arkadaşımın eşi teyakkuzda bekledi, 50metreden daha fazla yaklaşan kedi olduğunda eşini hemen uyardı ki bunu yapmayıp kedi yaklaşır ve farketmezlerse tepkisi çok şiddetli oluyormuş.....
Onunlayken şunu farkettim, heryerde ama heryerde kedi var.. burada yoktur dediğim heryerden bir kedi çıktı, algıda seçicilik herhalde..zira ben saatlerce bir bahçede, cafede otursam da bir tane bile kedi dikkatimi çekmez...yani çok şirin ve küçük, sevimli olanları dışında..:)
O kadar zor bir durum ki kedi korkusu olanlar için...
Başlangıç noktasını çok merak ettim...
Tam yetişme çağlarında 6 katlı bir apartmanın en üst katında oturuyorlarmış, 1. katta ise 50-60tane kediye bakan yaşlıca bir teyze..
Asansör de yokmuş..
Merdivenlerden ne zaman yukarı çıksalar, lamba otomatı söner, onlar otomatı açmaya kalmadan pırıl pırıl parlayan bir , hatta bazen 2, 3 çift kedi gözüyle karşılaşırlarmış..
her seferinde kızkardeşiyle arkadaşım bağırır, kediler de bir o kadar miyavlarmış...
bizim gibi 4 kız onlar da..
en büyük olgunlaştığı için, en küçük ortalarda daha olmadığından yırtmış,
ama 2 ortancanın tam büyüme çağında hergün tekrarlanan bu sahne sonunda kedi fobisini doğurmuş..
şimdi ikisi de evli, barklı, çocuk sahibi anneler..
çocuklarına hayvan sevgisi aşılamaya çalışıyorlar, ama kendileri bucak bucak kedilerden kaçıyorlar..
not: fotoğraf googledan alındı.
Perşembe, Mayıs 21, 2009
Cumalıkızık
Çarşamba, Mayıs 13, 2009
alın o zaman size biraz çerez.. :)

yaratıcılığı test etmek için bence de çok uygun bir yöntem..
devamı şurada.. süper...:)
Pazartesi, Mayıs 11, 2009
arka arkaya gelen haberler gerçekden sinirlerimi laçka etti... bence miletce aslında tedavi altına alınmalıyız.. çok sinir bozucu şeyler oluyor etrafımızda...
nereye dokunsan dökülüyor derler ya.. dökülüyoruz..
ya da ben öyleyim ya, herkesi de öyle sanıyorum.. ya da olmalı diye düşünüyorum...
ama dışarı çıkınca herkes bir normal geliyor gözüme.. bir kanıksamış.. bir bana bişey olmaz havası..
tabi iç dünyasını bilmek zor insanların..
anlamıyorum...
Pazar, Mayıs 10, 2009

dünyada ne kadar çok insanın annesi, babası artık onlarla birlikte değil.... adıyla sanıyla böyle günler kayıpları hatırlatıp, yaraların üzerine tuz basıyor gibi geliyor bana...
ne kadar çok insan belki doğru kişiyi bulmadığına inanmadığı için anne olmuyor, olamıyor..
ya da doğru kişiyi buluyor, ama doğa onun anne olmasına izin vermiyor...
belki senden benden milyon kat daha iyi anne olabilecekler.. ama olamıyorlar işte...
ya da nice anneler var ki biricik çocuklarını askerde, hastalıkda, kazada vs. kaybediyor.. elleri bomboş kalıyor...
şimdi bu anneler gününü metazori kutlarken bir şekilde, bir yandan da utanıyorum aslında.. ben bu gün olmasa da öpebilirim annemi, verebilirim çiçeğimi... oğlum bugün mü beni çok sevdiğini söylemeli, kendi elleriyle resim yapıp,katlayıp, avuç içine saklayıp bana hediye etmeli...
bugün anne babasını kaybetmiş mardinli çocuklardan, 24 yaşında büyümüşde bir mardin köyünde 2 yıldır imamlık yapan körpe gencin annesinden, bir tankın içinde yok olmuş 10 asker annesinden, başı kesilenin, trafikde bir anda yok edilenin annesinden,bostancıda eline bomba verilmiş babanın yavrularından, utanıyorum..
"baaaakk benim annem var!" diyen arsız, sümüklü bir kız çocuğu gibi hissediyorum kendimi...
sessiz sedasız bitsin gitsin bu gün artık...
Cuma, Mayıs 08, 2009
Berlinden gelen kart...

trenle Eskişehir...
baharda istanbul eskişehir arası tren yolculuğunu muhakkak bir kere yapın, bileciğe kadar o kadar güzel manzaralar içinde yolculuk yapıyorsunuz ki, yeşilin bu kadar tonu, yeni açan çiçekler, tomurcuklar, yanıbaşınızda akan sakarya nehri ile ruhunuz adeta meditasyon yapıyor..
yolculuk boyunca dönüp dolaşıp okuduğumuz dergisi..oynadığımız kartları, finger board u vs..