Perşembe, Mart 12, 2009

ölüm kuyuları...

böyle dehşet bir başlıkla anlatılan haberlerin önünde donup kalıyorum..

"cumartesi anneleri" kavramını ilk duyduğumda sanırım daha çocuktum, istanbula hiç gelmemiştim, haberlerde galatasaray lisesinin önünde toplaşan anneleri görür, kayıp otobüsünün camlarına yapıştırılmış insan yüzlerine bakardım alık alık...

insanlar nereye kaybolabilirdi ki? kaybolmak... o kadar kolaymıydı?.. bu insanların aradıkları, sevdikleri insanlar neredeydi?...

aynı çocukluğumda annemin " bu siyasetcilerin hepsi yalancı!"dediği bir gün "anne, niye yalan söylesinler? gayet güzel anlatıyorlar, yalan söylediklerini nasıl anlıyorsun?" demem gibi... insanların kendi çıkarları için, rant için, ego için, hırslarını tatmin etmek için yalan söyleyebilecekleri kavramıyla henüz tanışmadığım yıllardı.....

aynı dönemlerdi işte... kendi fikirlerine uymuyor diye, başka bişeyler istiyorlar diye, kimlikleri başka diye, dilleri başka diye birilerinin öldürülebileceğine , kaybedilebileceğine inanamadığım yıllardı...

şimdi petrol kuyusu kazar gibi kurulmuş istasyonlarda asit kuyularında yakılmış, sonra da kaybedilmiş insanları izlerken ekranda, benim gibi ekranlarında türkiyedeki bu görüntüleri izleyen dünya insanlarının ne düşündüğünü düşünüyorum...

yüzleşmediğimiz geçmişimizle bu kareleri üstüste koyduklarında,
birilerini kaybetmekle, birilerini katletmek arasında çok da fark olmadığını düşünmeyecekler mi?

Hiç yorum yok: