bazen oturup düşünüyorum, hayat bu kadar zor olmalı mı gerçekten.. ya da biz mi zorlaştırıyoruz? hayır, moralim bozuk felan değil, sadece aldım kahvemi elime düşünüyorum öylece.. mesela ben neden sabahın bu saatinde evimden 45km. ötede bir işyerindeyim, her sabah yaşadığım o telaşeye ne demeli, bir yanda banyonun önünde bugün okula gitmek istemiyorum diye ağlayan çocuk, bir yanda benim bi şekle sokmaya çalıştığım saçlarım, akşamdan tost makinasının içine konmuş tostun sadece düğmesine basabilmek için zaman yaratmaya çalışma, kaybolan cep telefonum, kaybolan telefonumu bulabilmek için kullanacağım kaybolan ev telefonu, hızla ilerleyen dakikalar, ne gıcık bişidir ki, ne zaman acelen olsa koştura koştura geçen, ne zaman geçsin bitsin artık dediğinde ohhh şuraya da yayılalım şööle bi güzel diyen zaman...çıkıp asansöre biner binmez hatırlananlar, geri çıksam mı çıkmasam mı ikilemleri...sonra erenin palas pandıras okula girişi.. sonra buraya geliş..ikimiz de bir yerlerdeyiz şimdi...niye böyle ki? kim koydu kuralları, düzeni belirleyen kim? niye 45 saat çalışılıyor? mesela ilk iş kanununu çıkaran yapamazmıydı bunu 30 saat, zormuydu yani?
eğitim için 7 çok geç dediler, düştük yola, ee biz hep 7 den sonra eğitilenler değilmiyiz, aslında öğretileniz, eğitimimiz başlamamışmıydı evde, ee ben 30 saat çalışsaydım veremezmiydim kendi eğitimimi kendi yavruma? aaaa şekerim o zaman başka şimdi başka, şimdi çok ciddi rekabet var, ne rekabeti??kim bunlar, bizim canlarımız değil mi? at mı bunlar, hipodromdamıyız?
ama iyi okul kazanmalı, marka eğitim almalı, ne için? benim gibi sabahın köründen akşamın bi saatlerine kadar bir ofisde tıkılmak için.... işletme okumalı, mühendis olmalı, doktor olmalı, mba yapmalı... para burada... para ne için lazım büyük şehirlerin karnını doyurmak için... sanki küçücük bir yerde yaşansa bu kadar paraya ihtiyaç mı var? ama oralarda da sanat yok efendim, faaliyet yok, etkinlik yok... sanki burada var da ne oluyor, hepsine gidebileceğimizi bilmenin verdiği, bazen çok özellerini yakalayıp gidebilmenin rahatlığı yanında, bolca da kaçırılanların üzüntüsü...
bu işde bir gariplik yok mu? kandırılıyor olabilirmiyiz acaba?
belki de şimdi okuyup, dinleyip, görüp de inanamadığım radikal gidiş kararları böyle alınıyor.. bu bir süreç, olgunlaşıyor bizimki de sanki... hayat bu kadar kompleks olmamalı diye içinden geçirdiğin anların frekansı arttıkça, yeni planlar yaparken buluyorsun kendini...
sonra üstüne bir parça toprak atıyorsun bu fikirlerin, uyusunlar biraz daha diye, ve dönüyorsun şimdi elinde olan dünyana...
eğitim için 7 çok geç dediler, düştük yola, ee biz hep 7 den sonra eğitilenler değilmiyiz, aslında öğretileniz, eğitimimiz başlamamışmıydı evde, ee ben 30 saat çalışsaydım veremezmiydim kendi eğitimimi kendi yavruma? aaaa şekerim o zaman başka şimdi başka, şimdi çok ciddi rekabet var, ne rekabeti??kim bunlar, bizim canlarımız değil mi? at mı bunlar, hipodromdamıyız?
ama iyi okul kazanmalı, marka eğitim almalı, ne için? benim gibi sabahın köründen akşamın bi saatlerine kadar bir ofisde tıkılmak için.... işletme okumalı, mühendis olmalı, doktor olmalı, mba yapmalı... para burada... para ne için lazım büyük şehirlerin karnını doyurmak için... sanki küçücük bir yerde yaşansa bu kadar paraya ihtiyaç mı var? ama oralarda da sanat yok efendim, faaliyet yok, etkinlik yok... sanki burada var da ne oluyor, hepsine gidebileceğimizi bilmenin verdiği, bazen çok özellerini yakalayıp gidebilmenin rahatlığı yanında, bolca da kaçırılanların üzüntüsü...
bu işde bir gariplik yok mu? kandırılıyor olabilirmiyiz acaba?
belki de şimdi okuyup, dinleyip, görüp de inanamadığım radikal gidiş kararları böyle alınıyor.. bu bir süreç, olgunlaşıyor bizimki de sanki... hayat bu kadar kompleks olmamalı diye içinden geçirdiğin anların frekansı arttıkça, yeni planlar yaparken buluyorsun kendini...
5 yorum:
Yıktın beni be Mehtap! 14 aydan sonra işe başlama arifesinde zaten kafam karman çorman, aynı şeyleri ben de düşünüp duruyorum her dakika, bir de sen teyit ettin yani?
en yakın örneğinim işte 45 saat çalışmayalım dedik, olmadı döndük yine başa...maalesef aldığımız donanım, yaşadığımız çarkın içinde dön dolaş buraya geliyorsun. Bizimkisi lüks sorunu aslında, doğsaydık bir köyde, son derece basit imkanlarla yetişsekdik ve doysaydık elimizdekilere olmazdık işte böyle? Ancak aldığımız iyi eğitim hep daha iyi olma hırsı ve bu hırsı çocuklarımıza da yansıtmamızla hayatımız böyle keşmekeş işte... Off amma yazdım, aslında ben yazacaktım bloğuma bu keşmekeşi zaten, diyorum ya sen de teyit ettin:-))
nazlım,
bunu geçenlerde ofisde karı seyrederken de düşündüm, daha kaç karda oynama keyfini kaçırıcaz erenle biz.. ya da hiç denk gelebilecekmiyiz paylaşmak için o anı...
tamam o an için yıkılmasın dünyamız başımıza, ama biraz daha esnek olmalıydı dünya..
şartlar ağır bence çok insanoğlu için, ama etrafda herkes aynı diye, düzen bu ne yapalım diye yaşanıp gidiliyor...
sistemi alt eden çok az, onlar da dergilere, hürriyet cumartesilere konu olacak kadar az..:))
ya da önce bu çarkın içinde ezilirken biraz küpe doldurup, sonra restini çekebilenler var... bu kadarını yapabilmek bile yetecek bize...
Sabah kresten cikip servis duragina gidene kadar bende benzer seyler dusundum. Neden zamanla yarismak zorundayim bir yerlere yetismek zorundayim. Kucuk bir sehirde yasamanin artisi 20 dakika da isyerindeyim ve isyrerim sehrin disinda sayilir. Ama yine de bir telaş var hayatımızda.
Sistem gün geçtikçe zorlaşıyor maalesef.
Eren neden istemiyor okulu bora genellikle geç yatıp uykuya doyamadığı günler huysuzluk yapıyor.Mert hep huysuz zaten:))
Saile
sailecim,
aynen dediğin gibi, gece yatmak istemiyor, sabah kalkmak istemiyor..bütün gece "saat 10, yatağa kon" nidaları ile geçiyor, sonra da sabah gitmicem, uyucam ben diye mızırdanması ile...bu aralar onu okula bırakıncaya kadar bir kabusdaymışım gibi geliyor, sesini kısıp arı vızıltısı gibi bi sesle mızırdanması beynimin içinde koca koca oyuklar açıyor sanki...:)))))
:((((( son günlerde bende seninle aynı düşünceler içerisindeyim, aklımdan geçen her şeyi sen yazmışsın sanki...
Yorum Gönder