pazar günü istanbul gerçekden sular altındaydı.. böyle bir yağmuru yıllar var görmedim..
bu hava koşullarına rağmen , ısrarla , inatla yaptığımız programdan dönmedik.. ama belli ki birçokları da dönmemişti... çünkü böyle bir havada uzun kuyruklar vardı girişde...
sanata gösterilen bu ilgi içimi ısıttı..

sahilden müzeye kadar bilmem kaç merdiven çıkmış, kuyrukda beklemiş, nihayet içeri girebilmiş ,şu sudan çıkmış balığa dönmüşlerin haline baksanıza..:)
baştan başlayayım, sabah kahvaltıya lilliputa gittik.. canım arkadaşımın bebekdeki cafesi... enfes bir sofra, sadece bize ait gözetmen ablalar, sohbet muhabbet derken, aslında randevuyla kahvaltıya müşteri kabul eden mekana ayağımızı sürüdük ve spontan anne babalar geldi... onlar misafirleriyle ilgilenmek zorunda kalınca,
biz de onların kızını da alıp , soluğu sabancı müzesinde aldık.. salvador dali sergisine gittik...
resimden çok anlamam, çiz desen başı sonu belli bir resim çıkarmı emin değilim, ama emekden anlarım...
1904-1986 arası dünyadaki gelişimler ve bu paralelde salvador dalinin hayatı, sürrealist akımdaki ilerlemeler, değişiklikler vs. o kadar kronolojik ve keyifli anlatılmış ki... bayıldım.. resimlerin altındaki numaraları girip, resimin detayını dinleyebildiğiniz kulaklar da çok keyifli...
herşey iyi de...
çocukla böyle bir etkinliğe gitmek çok iyi fikir değil..:)))
her ne kadar uyumlu da olsalar, bir yerden sonra koptular...
niye zorladım, çünkü o benden daha iyi anlasın istiyorum sanatın her türünü, sanatcı ruhu olsun istiyorum oğlumda, hiçbir şey olmasa da emekden anlasın, kıymet bilsin istiyorum...
bunun için çekmediğim kalmıyor ama yine de bildiğim yoldan dönmüyorum...
hergün öğretmeni ve ben sağlam teslim aldığımıza dair paraf attık yumurtanın üstüne...
















kanalları gezerken gördüğümüz evlerden bazıları..
















işte mutfağın prensesi ;) ve yakışıklı damadımız Cem abi( Hollandalı ve adı Vim ama, Eren ısrarla ona Cem abi diyor ve ısrarla Türkçe konuşuyor, konuşması dert değil de bir de cevap bekliyor..:)))


Sohbet muhabbet 1 saat sonra evlerindeydik..Çocuklarımız uzun zamandır birbirlerini görmüyorlardı ama eve geldikten 10-15 dakika sonra çocuk odası bu haldeydi.. çocukların yalın, hızlı, dolambaçsız ilişkilerini her zaman imrenerek seyretmişimdir zaten...
O geceyi arkadaşlarımızın yeni hayatlarını dinleyerek, Türkiyedeki hayatlarıyla farklarını sohbet ederek geçirdik.. güzel bir yemek, defalarca hazırladığımız kahveler eşliğinde...













