Pazartesi, Kasım 19, 2007

vah benim biricik pazarıma!

bu aralar sol tarafımdan mı kalkıyorum nedir? ya da benim gibi pozitif bir insanı bile çileden çıkartabiliyorlar işte mi desem, ne desem?

efendim, oğlum Eren'i 1 yaşından bu yana fırsat bulduğum her anda nerede ne etkinlik var ise götürmeye çalışan bir anneyim, bir gün bile, ki haftaiçi deliler gibi çalışıyorum, mesela bu cumartesi yine fabrikadaydım, zaten iyi bir okula gönderiyorum, onlar da her hafta bir yerlere götürüyorlar çocukları, neme gerek, uzat ayağını otur evinde, ya da bak keyfine çocuk da dolansın etrafında demedim, demiyorum.. o tiyatro senin, bu sergi benim gezdiriyorum çocuğumu... amaç birlikte yaşamak bazı şeyleri, paylaşmak, hayatın içinde olmasını sağlamak...

ama işte bazen de bu samimi duygularımın sömürüldüğünü hissediyorum, kaçıncıdır başıma geliyor... bunu bize yapmayın lütfen...

pazar günü 1 saat kadıköye gitmeye uğraştık, park ettik, çocukları giydirdik, koştura koştura tiyatroya girdik, elma kurtları isimli oyun başladı, ses yok, hikaye yok, eren burunumun dibinde sürekli ne dedi anne, ne dedi anne? hallerinde... konu dağılıyor, dikkati dağılmaya ve çıkalım demeye başladı, ben de anlayabildiklerimden bir kolaj yapıp eren'i heyecanlandırmaya ve devamını seyretmeye teşvik etmeye çalıştım, ama hikaye koptu gitti başka yere.. bu seferde Eren, anne senin dediğin olmadı, ya niye olmadı, aynı sepete düşmüyorlar bak, çıkalım demeye başladı... çocukları etkilemenin yolunun bi bağrış çığrış içinde sağa sola koşuşturma, bi fırtına efektiyle ışıkları ile açıp kapama olduğunu sanıyorlar, bi de süslü kıyafetler... ama o kadar işte...

ukalalık gibi olacak ama bizim sanatla işimiz yok sanırım, genlerimizde yok, kültürümüzde yok işte... zorlamayla da bu kadar mı oluyor nedir? geçen hafta buzda dansa gittik di mi, al karşılaştır işte.. çocukların ağzı açık kaldı, bir dakika bile kopmadı eren, bitmesin diye diye çıktı...

tabi bizde de güzel şeyler yapılıyor, ama deneye yanıla bulman lazım, bu sene hangi oyuna geceler gündüzler harcanmış, kaç prova yapılmış, hangi pedagogun desteği alınmış çocuklara ne veriyor bu oyun diye.... o kadar vakit, enerji, para var mı? soran yok tabii...

30 dakikacık sonra oyun bitti... hadiiii, bunun için mi geldik biz, bi kahve içtik, çocuklara yemek yedirdik.. 1 saatte de hadi eve... neyse arkadaşımla eve gelip çayımızı demledik, kış için çocuklarımız birlikte yapacağı aktiviteler konusunda daha çok referanslı projeler konusunda koşturmaya ve alternatifler üretmeye karar verdik.. 4 kişiyle oynanan masa oyunları gibi...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

mehtap maalesef gecen sene bizim de böyle kötü bir tiyatro maceramız oldu. Ali baba ve 40 haramiler oyununa gittik. Ali babanin karisi oyun boyunca sürekli bağırdı. Haramiler ellerinde kılıçlarla birbirlerini öldürdü, tuhaf tuhaf argo kelimeler kullanıldı. Oyunun adından belli denebilir belki ama bu oyunun çocuk oyunu olarak sergilendiği gerçeğini değiştirmez ki. denetim falan yok yani hicbri tiyatroda:( Aslihan

Nazkız dedi ki...

Hay allah şansızlık olmuş, ben yine de yılmayın devam edin derim sanat koşturmacasına, herhalde ilk kez oldu bu kadar beteri...

Annelog Atölye dedi ki...

Çok haklısın Mehtap, ben de aynı şekilde düşünyorum, özensiz ve çocukları küçük görücü buluyorum bazı oyunları:(

Alphecca dedi ki...

Bizde bu aşamalardan geçtik Karamelize, deneme , yanılmayla öğreniyor insan.

Unutmadan bence kötü örnekleri de görmek lazım ki iyilerin kıymetini bilelim değil mi?

Ancak ben zaman içinde gideceğim aktivitelerde bazı parametreler aramaya başladım. Cehennemin dibinde, trafik olan bölgelere ne olursa olsun gitmiyorum, ancak zamanım müsait olursa katlanıyorum bu maliyet ve zorluklara. Trafikte zaman harcamaktansa, evimde kızımla kucu kucuya oturmak daha avantajlı ve daha yararlı geliyor artık :)

Ama burnumun dibindeki aktiviteleri kaçırmamaya çabalıyorum, tabi koşullar ve zaman müsait olursa :)